Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

MERKEZ BANKASI DÖVİZ KURUNUN REEL PİYASADA KARŞILIĞI YOK!

Ülkelerde Para Politikasını uygulayan ve bu yönde müdahallerde bulunan kurum Merkez Bankalarıdır. Son yıllarda TCMB’nin uygulamaları dünya Merkez bankalarından ayrışırken; İç Reel Piyasada da müdahaleler ciddi eleştiriler almaya başladı. Her ne kadar Ekonomi Kurmayları uyguladıkları Para Politikasının Türkiye’nin gerçekleri gereği olduğunu iddia etseler de, Reel Piyasalardaki görünüm bu iddiayı detsekler nitelikte değil. Erol TAŞDELEN, Bankacılık ve Reel Piyasa deneyimi ile Para Politikasıda yetkili olan TCMB’nin aldığı kararların Piyasadaki karşılığını, çıkan sonuçları ele aldı…

Yayınlanma:

|

TCMB Reel Piaysalar iel ilgili ana teşhisi, direkt Başkanı Kavcıoğlu tarafından da dillendirildiği gibi; “Firmalar kredi kullanıyor, gidip döviz alıyor” diye koydu ki, aynı söylem Hazine ve Maliye Bakanı Nebati tarafından sık sık dillendirildi.  Çözüm olarak da, “kredileri durdurun, firmalar Döviz almasın, dövize talep dursun” şeklinde bir seri tedbir/tedavi ile kendini gösterdi.  Kısaca Ekonomi kurmaylar bu konuda hemfikir oldu. Reel sektörde karşılığı olmayan amaç böyle belirlenince,  “Liralaşma Stratejisi” olarak alınan  tedbirler de kendi içinde yeni sorunlar yumağını doğurdu. Dillendiremeseler de görüştüğümüz bankacılar da bir konuda hemfikir: Bu durum sürdürülebilir ve Reel Piyasa koşullarına uygun değil!

Çoğu uygulamayı bankacılar da anlamakta zorlanıyor!

Döviz çeklerin döviz olarak tahsilatının yasaklanması, faturalara dahi döviz kurunun yazılmasının yasaklanması, İhracat Bedellerinin %40’ını, Reeskont Kredisi kullanmışsanız MB’ye %80’nini bozdurma zorunluluğu; Reeskont Kredi kullandıysanız kredi vadesi boyunca ( 1 yıl ) döviz alma yasağı; günlük 250 bin USD üzerinde döviz alınma kısıtlaması;  Bankalara döviz satış limitleri konulması; İthalat Transferleri ( Akreditif ödemeleri ) için transfer gününden önce döviz alamama; Döviz ile ticaretin yasaklanması; Bankalara krediler için Tahvil alma zorunluluğu konması; Kredi kullanımların Fatura karşılığı dışında kısıtlanarak sektörün Katılım Bankası formatına dönüşmesi; Ticari Firmaların yıllık ödeyecekleri krediler 2 trilyon TL iken bu ödemeler için kredi kullanılamaması; Leasing ödemeleri için kredi kullanılamaması; Firma Yabancı Para kaynaklarının Aktir büyüklük ya da Cirodan büyük olanın %5’ini geçememesi, bunun için beyan formu zorunluluğu; Firma Kaynaklarının yatırıma değil KKM’ye yönlendirilmesi için vergi istisnası gibi teşvikler verilmesi; Firmaların online Döviz alımlarının FX işlemlerinin durdurulması; Döviz işlemlerinde mesai süresinin kısılması; Forward İşlemlerinin durma noktasına gelmesi; Bağımsız Denetim Rapor Zorunluluğu;  en son da döviz alım kuru farkını bankalara açılması için talimatlar verilmesi… yan yana yazınca kabus gibi. Ortada tam anlamı ile KONTROLLÜ KAMBİYO REJİMİ söz konusu.

Resim

Avantajlı kur söylemi fos çıktı

Devalüasyon olunca söylem; “İhracatta Avantajlı Kur” söylemine dönülmesine rağmen, ortaya çıkan sonuç hiç de iç açıcı olmadı. Bu söylem üzerine strateji kuranların atladığı bir konu vardı; ülke İthalarının %80’ninin Hammadde olduğu! Tohum, Fide, Gübre ithal ama avantajlı ihracat yapılacak! Direkt iç piyasada üretim İhracat yaptığımız ürün yok gibi. Montaj sanayi ile nereye kadar. “Avantajlı Kur” söylemi firmalarda stoklar bitince hüsran ile sonuçlandı. Üzerine beşe katlayan Enerji maliyeti; Enflasyon belası gelince iş içinden çıkılamaz hal aldı. Herkes TÜFE’yi konuşuyor ama Maliyet Enflasyonu (ÜFE) bunun iki katı. Piyasalarda Vadeli Satış bitme noktasına geldi. Bu belirsizlikte ne yatırım olur, ne vadeli satış! Nisan sonunda TCMB net Döviz Pozisyonu -65 milyar Dolar! Üstelik Cari açık da sürekli artıyor, yetmemiş gibi maliyeti 250-300 milyar USD olan Deprem de geldi! Firmaların EYT Prim ödemeleri için uygun faizli Kredi verilecekti en oldu? YOK! Laf çok icraat yok!

TCMB Faizinin de Döviz Kurunun da Reel Piyasada Karşılığı yok!

2023’de gelinen noktada Üçlü Kur ortaya çıktı. 1970’leri tekrar yaşıyoruz sanki! Döviz alım/satım arasınıdaki makas Merkez Bankasının yönlendirmesi ile 1 TL‘ye çıktı. Zaten TCMB gösterge faizi olan %8,50’nin ne %30-35’lere çıkan Mevduat tarafında; ne de durma noktasına gelen Kredi tarafında bir karşılığı kalmadı. Cumhuriyet Bankacılık tarihinde MB ile Reel Piyasa arasında bu kadar faiz farklı oluştuğu bir dönem olmamıştı. Aynı durum Döviz Kurlarında da yaşanıyor. MB satış kurunu yükselttirerek dövize talebin önünü kesme gibi bir mantıksızlık yürütüyor ama bu da reel piyasadaki düşen güveni iyice düşürerek dövize talebi iyice artırmış durumda. Döviz büroları önünde döviz alım kuyruklarını Z Kuşağına kızan orta yaşlı kuşak iyi hatırlar, nostalji gibi yine kuyruktalar!

Kapalıçarşı da tıkanmak üzere

İstanbul’daki Kapalıçarşı ülkenin Altın Merkezlerinden biri değil aynı zamanda Döviz hareketlilik merkezlerinden biri. Bankalar döviz satış kurunu USD/TL’de 20,20 ile 20,50′ lere kadar çıkarmış durumda. Gösterge USD/TL Kur sözde 19,40’larda. Bankalar da müşteri serbest işleme farklı kur; İhracat bedeline farklı kur, İthalat işlemine farklı kur uygulamaya başaldı. İthalatı zorlaştırmak için normalde İthalatçıya yüksek kurdan döviz satmanız; İhracatı teşvik içinde İhracatçıdan yüksek kurdan döviz alınması gerekirken tersi yapılıyor iyi mi! İtracatçı USD bozdurduğunda 19,40’dan alan MB, aynı firmanın döviz alması halinde 20:20, 20,40’dan döviz almasını seyrediyor. Böyle mi İhracat artacak! İthalatçı ise 19,40-19,50’den USD alabiliyor: Akıl alır gibi değil! Ne mantık, var ne Akıl! Reel sektör de Bankalar da uygulanan kur politikasını anlamış değil! Firmalar bankalardaki tıkanıklığı görünce Kapalıçarşı’ya illerdeki Döviz Bürolarına yöneldi ama orada da havuzda su bitmek üzere, biline! Sadece dövizde değil, dövize ulaşma maliyeti artınca Altına yönelenler için kötü haber:  Altın’da da makas açılmış durumda. Tasarruf sahiplerine TL’de kar enflasyonda paran erisin gibi bir seçenek dayatması ne kadar gerçekçi! MB Altın satışına başlamasına dikkat çekerim. Alınan tedbirler Piyasalardaki Güveni artırıcı değil tam tersine Piyasayı geren ve kaygılandıran boyutta. Reel Piyasanın algılar ile yönetilemeyeceğini yaşayarak öğreneceğiz belli ki! Tasarruf sahibinin derdi spekülatif işlem değil, parasının ve alım gücünün değerini koruma!

Satıcı firmalar MB kurunu uygulamayacaklarını alıcılarına bildirmeye başladı

İthal ağırlıklı çalışan Toptan satıcı firmalar alıcılarına mal satışında TCMB kurunu dikkate almayacağını bildirmeye başladı. Gerekçe olarak da yukarıda bahsettiğim gibi “TCMB kuru ile Banka kurları arasında makasın açılmasını” öne sürüyorlar ki, haklılar. Bunu yerine TCMB kur değil piyasa çalıştıkları bankanın ya da 3-4 bankanın ortalama kurunu uygulayacaklarını alıcılarına bildirmeye başladı. Zira; TCMB kuru üzerinden mal satışalarında zarar ettiklerini farkında ki 1 TL kur farkı kurda %5 sapma demek! Başka türlü firmalar döviz pozisyonlarını ayarlamaları mümkün değil. Bu firmaların keyfi uygulamaları değil; yeni piyasa koşullarında zarar etmemeleri için şimdilik aldıkları bir tedbir!

Bütün firmalar potansyel Döviz Spekülatörü sayıldı

Döviz kontrolü o seviyeye geldi ki tüm firmalar aynı kazanın içine atılarak spekülatif döviz alma potansiyeli olan firma var sayıldı. Firmaların, nakit akışın, sektörel yapısı, faaliyetini sürdürmek için dövize ihtiyacı olup olmadığı göz ardı edildi. Amaç süpekülatif döviz almayı önlemek ise o zaman “İthalatı-İhracatı olmayan firma döviz alamaz” deseydiniz. Veya döviz alıp aylarca hesaplarda tutan firmaya ek vergi koysaydınız. Varsayımlar üzerinde tüm firmaların dövize ulaşımını engellemek tam anlamı ile Reel Sektörden kopma anlamına gelir. Tekrar ediyorum, “İthalatınızın %80’ni Hammadde ise Sanayiciye nasıl döviz alma” dersiniz! Yıllardır İthalat ağırlıklı bri politika izlenmesinde Sanayicinin ne suçu var. O zaman “paramız var alıyoruz” söylemi yerine, İthal ürünlerin iç piyasada üretimini destekleseydiniz. Hiç olmazsa sanayimizin bel kemiği olan ve İhracatımızn itici gücü  İSO-1000 firmaları bu yaptırımlardan muaf tutsaydınız. Bunların hiçbiri yapılmadan “firmalar kredi kullanıyor, döviz alıyor” söylemi ile tüm firmaları spekülatör yerine nasıl  koydunuz? İSO-1000 dahil çoğu firmanın Finans Servisleri yokken bu tür yaptırımlar yerine firmaların Finans yapılarını yönlendirici; örneğin “Rusya-Ukrayna Savaşı”ndan sonra Avrupa’ya İhracat yapan firmaları “parite düşecek ona göre tedbir alın” diye uyarsaydınız reel piyasaya daha fazla katkı sağlamış olurdunuz. Avrupaya İhracat yapan kaç firmamız partite forwardı yaptı! Ekonomi krumaylardan bu yönde bir uyarı açıklaması duyduk mu: Hayır! Firmalardan Bağımsız Denetim Raporu zorunluluğu yerine keşke Finans Servisi zorunluluğu getirseydiniz de piyasayı yakından takip edip, erken pozisyon alabilselerdi; bankalar karşısında savunmasız kalmasalardı!  Reel Piaysada binlerce Zombi Firma oluştu biline! Başlı başına kredleri durdurmak hastaya verilen oksijeni kesmek ile eş anlamlı olduğu bilinmiyor mu? İşletme sermayesi ile faaliyetini sürdürebilecek kaç firmamız var? TCMB’nin uygulamaları Reel Piyasalardan ciddi kopukluklar ve sapmalar içeriyor, biline! Reel Piyasa bloke olmuş durumda!

Reel Piyasa Seçim Sonuçlarını bekliyor!

Bazı sektörüler “ya tamam ya devam noktasına” gelmiş durumda. İhracatçı TCMB’nin uyguladığı Para Politikası’ndan oldukça şikayetçi. Maliyetlerin artması; paritedeki oynaklık; banka kredilerinin durma noktasına gelmesi ürt üste gelince bazı sektörlerin ayakta kalması nerede ise imkansız hale geldi. Döviz makasındaki %5’lik bir fark da zaten ulaşımı zor olan Döviz üzerindeki baskıyı artırmış durumda; Dövizdeki stres birikmesi her geçen gün artıyor biline! Bazı şeyler “bekle gör” ile olurken dövizdeki durum “göz göre göre geliyor” durumu söz konusu! İş öyle “şak diye 10 milyar Dolar satacaksın” demekle olmuyormuş demek ki! Poker oynadık arkada aynada elimiz gözüküyor, MB elindeki döviz tutarı belli, Reel Piyasaya blöf çektik. Bu oyunun sonunda Piyasa da Kasa da kazanamayacak gibi!  Süreç seçim sonrası değişmez ise, neden sonuç ilişkisi net: Faiz ve Kur şoku kapıda!

Piyasaya acil muhalefetin dillendirdiği gibi 300 milyar USD lazım! O da hemen lazım!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist     www.banakvitrini.com

Meraklısına Ek okumalar:

TCMB, MALİYE BAKANLIĞI VE REEL PİYASADA SORUNLAR YUMAĞI – BankaVitrini

DEPREM BÖLGESİ ÇEK PANİĞİ, AYLIK 30 MİLYAR LİRALIK ÇEKLER NASIL ÖDENECEK? – BankaVitrini

KAHRAMANMARAŞ DEPREMİNİN BANKACILIK SEKTÖRÜNE ETKİLERİ – BankaVitrini

BANKACILIK SEKTÖRÜ KATILIM BANKASI FORMATINA DÖNÜŞTÜ, PİYASALAR KİLİT – BankaVitrini

TİCARİ YASAKLAR FİRMALARI ‘ŞAK’ DİYE DURDURABİLİR – BankaVitrini

BANKALARDA KOBİ DIŞI TİCARİ KREDİLER NİÇİN DURDU? – BankaVitrini

 

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Garanti BBVA, sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredisini yeniledi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, uluslararası piyasalardan sağladığı sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredisini yenilediğini duyurdu.

Garanti BBVA, yurtdışı borçlanma programı kapsamında, bu yıl ilk kez Sürdürülebilir Borç Finansmanı Çerçevesi ile uyumlu 367 gün vadeli sendikasyon kredisi sağladı. 244 milyon ABD doları ve 162 milyon 400 bin euro olmak üzere iki dilimden oluşan ve yoğun talep gören kredinin anlaşması, 21 ülkeden 43 bankanın katılımıyla imzalandı. Sendikasyon kredisinin, yüzde 100 yenileme oranı ve toplam maliyeti sırasıyla SOFR +%1,75 ve Euribor +%1,5 olarak gerçekleşti.

Konuya ilişkin görüşlerini paylaşan Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, “Sürdürülebilir finans alanında öncü bir banka olarak, yurtdışı borçlanma programı kapsamında uluslararası piyasalardan sağladığımız kaynaklara bir yenisini daha eklemenin mutluluğunu yaşıyoruz. 2020 yılında dünyada bir ilki gerçekleştirerek başlattığımız sürdürülebilirlik kriterlerine endeksli sendikasyon kredisi yapısını başarıyla sürdürüyoruz. Sendikasyon anlaşmamız, işlem gelirlerinin BBVA grubuyla belirlemiş olduğumuz sürdürülebilir faaliyetlerin finansmanı standardımıza uygun şekilde kullanılmasını içeriyor. Sendikasyonumuz gerek katılan banka sayısı gerekse katılım tutarları bakımından yoğun talep gördü. Böylece hem uluslararası piyasalardan sağlanan kaynaklarla ülkemizin dış ticaret işlemlerine destek olmaya hem de iklim kriziyle mücadele ve kapsayıcı büyümeye dönük projelere finansman sağlamayı sürdürüyoruz. Garanti BBVA olarak, uluslararası piyasalardaki itibarımız ve finansal yapımızın gücüyle sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek ve ülke ekonomisine katkıda bulunmak için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

QNB Türkiye, Türkiye ekonomisine 650 milyon dolar kaynak sağladı

QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, “QNB Türkiye, 2019’daki 3 senelik sendikasyon kredisinin ardından kendi belirlediği vade çıtasını yenileyerek, sektördeki öncü rolünü pekiştirdi” dedi

Yayınlanma:

|

Yazan:

QNB Türkiye, yenilediği sendikasyon kredisiyle Türkiye ekonomisine 650 milyon dolar kaynak sağladı.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, QNB Türkiye, sürdürülebilirlik bağlantılı sendikasyon kredisiyle önemli bir başarıya imza attı. 650 milyon dolar değerinde sürdürülebilirlik bağlantılı sendikasyon kredisi temin eden banka, 3 yıl vadeli dilimle yaptığı borçlanmayla Türk Bankaları Sendikasyon kredisi piyasasında son 5 yılda 3 yıl vadeli kaynak temin etti.

Bankanın yeni sendikasyon kredisine vadesi gelen kredi tutarının 2 katını aşan, 1 milyar dolardan fazla yatırımcı talebi geldi. Talep sonrası Banka, sendikasyon kredisini 650 milyon dolar karşılığı tutarla yüzde 130 yeniledi.

Sendikasyon, bir yıl vadede 246 milyon, iki yılda 300 milyon ve üç yılda 103 milyon dolara karşılık gelecek 6 dilimden oluşuyor.

Sendikasyon işleminde toplam maliyetler, bir yıllık dolar dilim için yıllık SOFR+ yüzde 1,75, iki yıllık dolar dilim için yıllık SOFR+ yüzde 2,25 ve üç yıllık dolar dilim için ise yıllık SOFR+ yüzde 2,35 gerçekleşti.

Ayrıca bir yıllık avro dilim için yıllık Euribor+ yüzde 1,50, iki yıllık avro dilim için yıllık Euribor+ yüzde 2 ve üç yıllık avro dilim için yıllık Euribor+ yüzde 2,10 gerçekleşti.

Sendikasyonda, 28 ülkeden 64 bankanın katılımının yanı sıra 4 yeni ülke ve 21 yeni bankanın bulunması dikkati çekti. Sendikasyon işleminin koordinatörlüğünü Mizuho Bank ve Abu Dhabi Commercial Bank paylaşırken, sürdürülebilirlik koordinatörlüğü rolünü ise Standard Chartered Bank ve Mizuho Bank üstlendi.

Borçlanmada kullanılan sürdürülebilirlik taahhütleri arasında Türkiye’yi etkileyen 6 Şubat depremleri nedeniyle hasar gören bölgelere kullandırılan krediler ve QNB Sürdürülebilir Finansman Çerçevesi’ne uygun olarak kullandırılan Yeşil Krediler yer alıyor.

– ‘Türkiye sendikasyon piyasasındaki öncü rolümüzü ortaya koyduk’

Açıklamada görüşlerine yer verilen QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, Türk bankacılık sektöründe geçen 5 yılda sadece 3 yıl vadeli sendikasyon kredisi sağladıklarını belirterek, sendikasyon kredisine gelen yüksek talebin hem Türkiye’ye hem QNB Türkiye’ye duyulan güçlü güvenin kanıtı olduğunu aktardı.

Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına banka olarak sağladıkları katkıya dikkati çeken Tan, ‘Sürdürülebilirlik bağlantılı gerçekleşen yeni sendikasyon borçlanmamızın 3 yıla kadar yayılan vadesiyle Türkiye sendikasyon piyasasındaki öncü rolümüzü ve yatırımcılarımızın hem ülkemize hem de bankamıza duyduğu güveni bir kez daha ortaya koyduk. Son 5 yılda gerçekleşen sendikasyon kredileri arasında 3 seneye kadar borçlanan tek Türk bankası olan QNB Türkiye, 2019’daki 3 senelik sendikasyon kredisinin ardından kendi belirlediği vade çıtasını yenileyerek, sektördeki öncü rolünü pekiştirdi.’ ifadelerini kullandı.

Tan, başarılarının uluslararası finansal piyasalardaki yansıması olarak gördüükleri sendikasyonda 21 yeni bankanın yer almasının gururunu yaşadıklarını kaydederek, ‘Gerek deprem bölgesine sağladığımız krediler gerekse Yeşil Krediler kapsamında reel sektörün yeşil ve sosyal dönüşümü için verdiğimiz destek sendikasyon kredimizin odağında yer alıyor. Yeni sendikasyon kredimiz aracılığıyla, Türkiye ekonomisinin gelişimi ve dış ticaretin güçlenmesi hedeflerine ulaşmak için çalışmaya ve ekonomik kalkınmaya katkı sunmaya devam edeceğiz.’ açıklamasını yaptı.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Trump’ın BRICS ülkelerini de ‘tehdit’ etmesi ile dolar yeniden değerleniyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Haftanın son işi günü, ABD borsaları, Şükran Günü tatili nedeniyle kısa geçen haftayı yükselişle kapandı. En geniş tanımlı borsa endeksi olan S&P500 ilk defa 6bin endeks seviyesinin üzerinde kapanış yaparak rekor kırdı. Başkan Trump’ın BRICS ülkelerine yönelik sert açıklamaları, dolara olan talebi artırırken piyasalarda yeni bir belirsizlik dalgası oluşturdu. Trump, BRICS ülkelerinin dolar kullanımından uzaklaşma çabalarını %100 tarife tehdidiyle durdurma kararlılığında olduğunu ifade etti.

Kripto para piyasalarında, Ether (ETH) pazar günü altı ayın zirvesine ulaşırken, amiral gemi Bitcoin ise 22 Kasım tarihinde 100bin dolar seviyesine yaklaşması ve rekor kırması ardından bu sabah güçlü dolar ile geriledi. Kıymetli madenlerin de güçlü doların baskısıyla haftaya adeta boynu bükük bir şekilde başladığını görüyoruz.

Fransa Başbakanı Barnier, 2025 bütçesi üzerinde anlaşma sağlanamaması durumunda hükümetin düşebileceği konusunda uyardı. Marine Le Pen, taleplerinin karşılanmaması halinde gensoru önergesine destek vereceğini açıkladı. Almanya’daki siyasi risklerin yanı sıra Fransa’daki bu gelişmeler, ortak para birimi EUR üzerindeki baskıyı artırıyor.

Hatırlanacağı üzere, geride bıraktığımız hafta başı kaleme aldığımız raporda “Dolarda değerlenmenin boyu çok da uzun olmayabilir…” başlıklı yazımızda, Trump’ın politikalarına yer vererek, neden ticaret savaşının kaos yaratacağını işlemiş, uygulanacak tarife artışlarının, ABD’nin dış ticaret açığını azaltmayacağı gibi artıracağına, tasarruf tarafında bir iyileşme olmadan tarifelerin işe yaramayacağına, uygulanacak politikaların enflasyonu artıracağına, FED ile senkronizasyonun kaybolacağına ve nihayetinde çok uzun bir süredir dile getirdiğimiz üzere zaten sarsılmakta olan ABD Doları’nın daha da kırılgan bir zemine sürükleyeceğine yer vermiştik. Bu bağlamda, EUR’nun yapısal ve siyasi anlamda zor bir süreçten geçtiği düşünülürse, para birimleri cephesinde bir ihtimal Sterlin, lâkin orta/uzun vadede ise altının ön planda kalacağı beklentimizi hazır yeri gelmişken bir kez daha hatırlatmak isterim.

Avrupa ekonomilerinde devam eden sorunlu tabloya istinaden Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) 12 Aralık olağan toplantısında 50 baz puanlık bir indirim yapma olasılığına bu sabah %27 şans verildiğini not edelim. FED’in de benzer şekilde 18 Aralık’ta yapılacak toplantıda, %60 ihtimalle 25 baz puanlık bir faiz indirimi yapacağı düşünülüyor. Bu hafta, FED Başkanı Powell da dâhil olmak üzere birçok FED yetkilisinin konuşma yapması planlanıyor. Yatırımcılar, bu konuşmalardan para politikasının geleceğine dair ipuçları arayacak.

Türkiye cephesinde ise gözler yarın açıklanacak Kasım ayı enflasyon verisine çevrildi. Hafta sonu açıklanan İstanbul bölgesi için İTO’nun enflasyonu aylık %3,1 artış kaydederken, yıllık enflasyon ise %57,99 olarak gerçekleşti. Resmî TÜFE enflasyonun yarın nasıl sonuçlanacağına bakacağız. Gıda hâriç enflasyon verisinin de yakında takip edileceğini unutmamak gerektiyor. Enflasyonun aylık %2 civarında veya makûl bir seviyede sonuçlanması durumunda, TCMB’nin 26 Aralık toplantısında 250 baz puan faiz indirimine soyunacağını düşünüyoruz. Bu görüşümüzün de arkasında, para politikasının görevini yerine getirdiğini, artık maliye politikasının devreye girerek hükûmet harcamalarının yavaşlaması noktasına doğru ilerleyeceğimizi düşünüyoruz. Enflasyonun toplumsal bir olgu olduğunu ve ancak tüm paydaşların ‘yükün’ altına girmesi ile çözülebileceğini bir kez daha hatırlatmak isterim.

TCMB swap hariç net yabancı para pozisyonu, son altı günde yaklaşık 4,5 milyar dolar iyileşerek 34,6 milyar dolar seviyesine yeniden yükseldiğini de görüyoruz. Net pozisyon, geçen ay başı ABD seçimleri nedeniyle belirgin bir düşüş yaşadıktan sonra tekrar toparlanma eğilimine girdi. Her ne kadar 2025’de yükü maliye politikalarının sırtlamasını beklesek de, TCMB’nin de kuru belli bir dengede tutma noktasında istekli olacağını ve elinin bu alanda oldukça güçlü olduğunun altını çizmek gerekiyor. TCMB, 2025 yılında faiz indirimlerine devam ederken, TL’nin de reel anlamda güçlü bir seyir izlemeye devam edeceğini, ya da enflasyona göre daha az değer kaybedeceğini düşünürken, yabancı yatırımcıların da yeniden TL cinsi varlıklara ilgisinin artacağını düşünüyoruz. Eğer yarın açıklanacak enflasyon verisi iyimser bir şekilde sonuçlanır ve faiz indirimlerinin de önü açılırsa, hisse senetlerine yönelik yükseliş isteğinin de ivme kazanacağını düşünüyoruz.

Asya piyasalarının haftaya güçlü bir başlangıç yaptığını görüyoruz. Çin’de açıklanan PMI verilerinin (büyümenin öncü göstergeleri) hükûmetin uyguladığı teşviklerin dünyanın ikinci büyük ekonomisinde etkisini göstermeye başladığı şeklinde yorumlanırken, Wall Street’teki rekor kapanışlar da piyasalara moral verdi. Japonya’da ise tahvil getirileri, Japonya Merkez Bankasından (BoJ) faiz artırımı beklentileriyle 16 yılın zirvesine ulaştı. Başkan Ueda’nın hafta sonu yaptığı açıklamada, ekonomik verilerin beklentilere uygun ilerlediğini ve bu nedenle bir faiz artırımının yaklaştığını belirtti. Çeyrek puanlık bir artış olasılığı yaklaşık %64 olarak görülüyor. YEN dolar karşısında 150 seviyesine kadar toparlanarak değer kazandığının altını çizelim.

Petrol fiyatları ise, Çin’den gelen olumlu imalat verileri ve İsrail’in ateşkese rağmen Lübnan’a yönelik saldırılarını sürdürmesi nedeniyle hafifçe yükseldi. Suriye cephesine ilişkin çok fazla bir bilgi birikiminiz olmasa da ‘ortalığın’ ciddi şekilde karıştığını görüyor ve okuyoruz. Uzun yıllar devam eden şiddetten sonra son yıllarda daha sakin bir seyir görülen Suriye’de iç savaş yeniden hareketlenirken, önemli yerleşim yerleri el değiştirdiğini ve bunun da yeniden istikrarsızlığı artırabileceğinden endişe ediyoruz. Yılın son ayına başlarken küresel anlamda imalat sanayi PMI verileri izlenecek. ABD, Şükran Günü tatilinden dönerken alışveriş çılgınlığının bugün de “Cyber Monday” online olarak sürmesi bekleniyor.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.