Connect with us

BANKA ANALİZLERİ

Personeline Tuzak Kuran Bankalar

Eskiden işten çıkarıldığınızın üst amiriniz tarafından tebliğ edilmesi ile olurdu. Şimdi ise sizi ayaklarına çağırıp, “yoldayken yazınız geldi” deme gibi soytarılıklar türedi. Tabii bir de personeline tuzak kuran bankalar var.

Yayınlanma:

|

Personeline Tuzak kuran Bankalar : İŞSİZ BANKACILAR !
Banka işsizliği nasıl oluştu kısa bir özet

2019’un son aylarında Bankacılık Sektörünün geldiği noktada, krizin de etkisi ile küçülme sürecine girilmiştir. Zamanında para bolluğunda hangi ürünü icat edelim de satalım, müşteriye ulaşalım, “en az 1000 şube” diye yola çıkanlar bu söylemi terk edeli yıllar oldu.
Teknolojiye yabancı gerekçe gösterilerek “eski nesil bankacıların tasfiyesi” olarak savunulan işten çıkarma süreci “yeni nesil bankacıları” da içine almış durumda.
Şube kapama, bölge müdürlükleri kapama, gereksiz ve maliyet hesaplamadan yapılan bölge ve Genel Müdürlük birimlerinin tasfiyesi sonucu “işsiz bankacılar” hızlanarak devam etmektedir. Tabi  McKinseyci zihniyetin personel tasfiye mantığı da üzerine konunca sektörden emekli olmayı kimse hayal etmesin artık. Çünkü bu kesim kendilerinden başka herkesi suçlar. Kendielri sudan çıkmış Ak kaşıktır.
Hata yapmazlar, her hamleleri doğrudur. “Sorumluluğu üzerime alıyorum, yanlış yaptım” diye istifa eden onurlu bir banka üst yöneticisi duydunuz mu ben duymadım.
Emekmiş, Vefaymış, Alın teriymiş değerlendirilmesi çoğu sektör gibi Bankacılıkta da kalmadı artık.
Türkiye’deki  Sosyal Piyasa Ekonomisi 12 Eylül Faşist darbesi ile balyoz gibi Emekçinin, Aydının, Halkın, Üniversitelerin tepesine inince Bankacılık sektörünün de bundan etkilenmemesi mümkün değildi, öyle de oldu. Kamu fabrikaları satıldı, Sendikalar tasfiye edildi, “taşeron işçilik” diye bir örgütsüz işçi kesimi yaratıldı, özel sektör Sigorta şirketlerinin önünün açılması için Sosyal Sigortalar Sistemi resmen törpülendi, emekliliğini hak etmiş insanların maaşları ödenmemesi için “Yaşı da bekle” emek hırsızlığı uyduruldu, o da yetmedi emeklilikte hak ettiği maaşı düşürmek için emeklilik maaş hesaplama katsayıları düşürüldü. Paket bir Proje idi hepsi, biz içerde incik boncuk şeyler ile uğraşırken yılların mücadelesi ile kazanılan “emekçilerin ekmekleri“ ellerinden alındı ve en büyük “emek hırsızlığı” milletin gözü önünde yapıldı. Şimdi de emekli geliriniz düştü hadi zorunlu olarak Bireysel Emeklilik Sigortası ( BES ) yapın deniyor. Banka sektöründe de bu farklı olmadı. Çalışan emekçi kesim iş için bir paslanınca atılacak, değiştirilecek üretim aracıdır artık. Kim ya da özelliğinizin ne olduğunun önemi, iş güvenliğiniz yok artık. “Vahşi Kapitalist” sistemine hoş geldiniz. 
Bu tasfiye sürecini BankaVitrini gibi yürekli bir avuç insanların dışında dillendiren de yok maalesef.
Kısa bir özetten sonra devam edelim.
Bankacılıkta işten çıkarılma belirtileri ( meşhur “erken uyarı sinyalleri” )
İşten çıkarılma potasına girmişseniz kurbanlık koyun gibi sıranızı beklersiniz. Gerekçenin hiç önemi yoktur, anlamak için de ek stres yaratmayın kendinize. Kendinizi hiç suçlamayın bu yüzden. Bir gün “hedef – performans” denir, diğer gün “norm kadro fazlalığı” denir, başka bir gün de “işlerin yavaşlaması ve yeniden yapılanma” denir. Neden ne olur ise olsun bir şeylerin ters gittiğini anladığınızda “sıra size gelmekte” demektir. Bölgenin, Genel Müdürlük birimlerini size tavırları değiştiğinde listeye alınmışsınızdır demektir. Sigorta şirketleri Banka çalışanlarına “İşsizlik Sigortası” yapmıyor artık, bundan daha iyi “erken uyarı sinyali” olur mu? O kadar eğitimi boşuna mı aldınız, uyanın artık!
İşten çıkarılma tebliğ süreci : Personele tuzak kuran Bankalar
Normal uygulamada işten çıkarıldığınızın üst amiriniz tarafından tebliğ edilmesi ile olur. Son yıllarda garip uygulamalar ile karşılaşıyoruz.
Sizi ayaklarına çağırıp, “yoldayken yazınız geldi” deme gibi soytarılıklar türedi mesela ( bana aynen  böyle yapıldı ) veya bankacılık işlemlerinizde masraf çıkıp 444’lü numarayı aradığınızda “artık personel gözükmüyorsunuz “ cümlesini duyan da oldu. İl dışına tayınları abartıp personeli istifaya zorlayan bankaları yakından takip etmek gerekir. Bitmedi tabi, teftişten önce uyduruk uyarı / kınama cezası verdirip sonra bunu gerekçe göstererek işten çıkarmalar da yerli büyük bankanın son günlerde yeni icadı. Önce hedef ver, mobbing ortamı sağla ürünleri sattır sonra da bu ürünleri aynı müşteriye birden fazla satmışsınız, “biz temiz bankacılık yapıyoruz” diye uyarı kınama cezası ver ve işten tazminatsız at. Tam bir ahlaksızlık / yüzsüzlük örneği.  Banka personeline tuzak kurar mı? Kuruyor işte! Asıl “Temiz Eller” operasyonu banka üst yöneticilerine yapılma zamanı geldi de geçiyor bile. Sabah geldiğinizde sisteme girememe sorunu ile bir şeylerin ters gittiğini de anlayabilirsiniz. Tabi Bölge ekibinden bir gelip çat kapı “istifa dilekçesi yaz” ayrıca “mahkemeye falan da vermeyeceğim, yazmayı unutma” diye başınıza da dikilebilir. İşten çıkarılma söz konusu ise yöntemin inanın hiç önemi yok. Bu durumda karşılaştığınızda ya hiçbir şeye imza atmayınız bırakın noterden tebligat göndersinler. Hak kaybına uğramamak için “İstifa dilekçesi” asla yazmayın mesela. Size “tazminatlarınızı vereceğiz Mahkeme masrafı falan yapmayın, zaten iki yıl sürer ek 7-8 maaş verelim diye önerebilirler. Maddi durumunuza göre alıp almamak size kalmış ama bu ödemelerde vergi doğduğunu unutmayınız. Yeni davalarda ilk önce “uzlaşmacıya” gittiği için pazarlık yapacaksanız o aşamada yapabilirsiniz. “Mesai davaları” için de ayrıldıktan sonra geriye yönelik 5 yıl açılabildiği için bununla ilgili mailler kişisel arşivinizde daha önceden bulunur ise iyi olur. Malum delil olmadan bir şey olmuyor. Üstelik bizim hukuk sisteminde mesai yaptığınızı ispatlamak size düşüyor. Tıpkı mobbing davaları gibi. Banka sistem giriş kaydı vs göndermiyor çünkü. En iyi delil 2 şahit. Aynı dönemde aynı yerde çalışmış iş arkadaşınız olması gerekiyor. Tabi bugünlerde çok çıkarılan olduğu için nerede ise her şube / bölgede 2-3 şahit bulmak sorun değil.
İlk gün günahı : Bizleri neler bekler
İlk gün kim olursa olsun şaşkınlık yaşar. Tabi bunda size işten ayrılmanın nasıl tebliğ edildiği de önemlidir. Profesyonel bankacılar bu süreci iyi yönetir. Sakin olmayı hiçbir zaman elimizden bırakmamak gerekir. Ortada yönetilmesi gereken kişisel bir kriz var. İlk gün banka size bankadan bir şey alabileceğinizi düşünerek “hırsız” muamelesi görebilirsiniz. Örneğin ekranınız aniden kapanacak, kişisel dosyalarınızı bile almazsınız artık, çoğu bankada kişisel eşyaları bile alırken emrinizdeki insanların başınızda beklediği görülmüştür. On dakika önce şubenin size emanet edildiğinin önemi yoktur artık bir an önce o ortamdan uzaklaştırılması gereken bir eşyasınız banka için artık. Burum böyle iken, ilerde delil olabilecek kişisel evraklarınızı evinizde tutmanız faydalı olacaktır. Hoş ben de bölgeden ayrıldıktan sonra telefon açıp “telefonunuzu alacaktık” gibi terbiyesiz durumlarla da karşılaşabilirsiniz. Zavallı sekreter mahcubiyet içindeydi. “Sen telefonu kapat, sana bunu kim söyledi ise o arasın beni” dediğimi hatırlıyorum. Tekrar arayan olmadı tabi. O kadar acemiler ki her iş gibi işten çıkarmaları bile beceremiyorlar. Şubeye geldiğimde sistem çoktan kapatılmıştı zaten. Banka ve bölgelerde standart bir uygulama yok yani.
İtibarsızlaştırma : “Referans Kirletmesi” süreci
Tabi bankadan bankaya değişmek ile birlikte bankadan niçin ayrıldığınız çok önemli. Banka sizi çıkarmış ise tepki çekmemek için müşterilere “kadro fazlalığı, tayını çıktı gitmedi” gibi saçma sapan şeyler söylerler. Ama siz istifa etmiş başka bankaya geçmişseniz söylemler değişir, en yakın mesai arkadaşlarınızın bile müşterilere saçma sapan iftiralar da içeren hakkınızda şeyler söylediğini duyarsınız üzülürsünüz. Üzerinde durmayın ”gülüp geçin” derim. Dostunuzu da düşmanınızı da not alın tabi. Çünkü, başka bankada işe başlayacağın anda bunu bile gücünü kullanarak engelleyen adi bankalar / bankacılar olduğunu gördü bu sektör. “Referans kirletmesi”  bu sektör kadar başka sektörde yoktur. Kendini ak kaşık sanan banka / bankacılar, kirlettiğiniz o temiz referansların kara yüzü sizin boynunuzda hala asılı, unutuldu sanmayın! Zamanın sizi aklayacağını sanıyorsanız yanıldığınızı yaşayarak da göreceğinize şüphem yok! Ne demişti Mevlana; “Kul unutur Allah unutmaz!”.
Eski iş arkadaşları ile ilişkiler
Bankadan ayrılınca kimin ne olduğunu yüzünüze gülen insanların nasıl bir ruh haline büründüğünü daha iyi anlarsınız. Sizi ilk arayanlar genelde arkanızdan iş çevirip ayağınızı kaydırmaya çalışanlar olur. Ne kadar üzüldüğünü, hiç beklemediklerini, bankadan çıkarılacak en son insanın siz olduğunuzu falan geveleyip dururlar, boş verip geçin. Gerçek üzülen insanlar genelde 3-4 saat sonra veya ertesi gün aramaya başlar. Elleri telefona gitmemiştir çünkü. Neyse artık iş arkadaşlarının gözünde vatandaşsınız hatta müşterisiniz. Hatta tazminatınızı kendi şube / bankaya getirmenizi isteyenler bile çıkacaktır içlerinden. Eski müdürlerimden birine “üstat niçin bizimle çalışmıyorsun” dediğimde “Erol zamanla anlarsın, eski bankan ile asla çalışma” demişti. Son çalıştığım bankadan ayrılıp ilk hafta hesaplarda masraflar görünce, kart aidatımı bile BDDK’ya şikayet ederek geri alınca ne demek istediğini yaşayarak anladım. Artık müşterisiniz ya size en iyi hizmet verecek bankacıları kafanızdan geçiriyorsunuz. Uşak’ta yaşıyorum ama hesaplarım hala 600 km uzakta Silivri’de. Niye mi? Bir önceki bankada yanımda staj yapan Aylin o bankada da ondan. Aradan yıllar geçmesine rağmen hiç irtibatı kesmedi, her zaman arar sorar. İşten ayrıldığınız bankanız masraf almaya başlayınca, anında hesaplar Aylin’e tabi. Kredi Kartları, 15 fatura, 5 sigorta mevduat ne var ise hepsi. Yetkim olsa hemen yarın şube yöneticisi yapardım Aylin’i işini bu kadar düzgün ve severek yapan başka bankacı tanımadım 25 yıllık meslek hayatımda. Gerçek dijital bankanın da o banka olduğunu anladım. Tüm onayları cepten hallettim çünkü. Bu arada hala son dijitalin bankası olduğunu iddia eden eski bankam dört yıldır “kaçan müşteri” diye yakalayacak da “niçin ürünleri iptal ediyorsun” diye arayacak!  Çok da tın!
Müşteriler ile ilişkiler
Tabi yıllardır bütün bankacılık sırrını taşıdığınız müşteriler ile ilk günler yoğun telefon trafiği yaşarsınız. Bankadan ayrılsanız bile el alışkanlığı ya sürekli hala sizi arama bir süre daha sürer. Bu resmi kurumlar için farklı değildir. Çerkezköy’den ayrıldığımdan 3 yıl sonra emniyet arayıp “banka alarmı çalıyor” demişliği olmuştur. Bazen duyduklarınıza siz de inanamazsınız, Uşak’taki görevimden ayrıldıktan iki yıl sonra başka bir müşteri arayıp “abi şubenin önünden geçiyordum, vatandaş pankartlar ile sizi protesto ediyordu, bizi batırdınız diye bağırıyordu, hayırdır” diyebiliyor, şaka gibi.  Telefonlar bitmiyor, “abi çarşıdaki diğer şubeniz beni dolandırdı param da yok ortada benim gibi bir sürü vatandaş dolandırılmış, MİY’i ve müdürü işten atmışlar ne yapacağım şimdi” diye arayan da oldu son günlerde. İnsanın içi acıyor. Tabi belli süre sonra telefonlar azaldığı gibi arada bir hal hatır sormak ve şubenin eskisi gibi olmadığını samimiyet ile paylaşan dostlar da olmuyor değil.
Aile çevresi ve ilk üç ay tuzağı
İşten çıkarıldığınızda bir anda gelecek kaygısı ve aileniz gelir aklınıza. Öyle ya önceden ucu ucuna denkleştirdiğiniz hatta zaman zaman KMH, Tüketici kredileri ile denkleştirdiğiniz  aile bütçeniz aklınıza gelir. Kredi taksitleri, Kira, okul masrafları, faturaları düşünürsünüz; alacağınız tazminatlar ile kaç ay idare edebileceğiniz hesapları başlar anında kafada. Bu normal insani bir refleks. Öyle ya ezberiniz ve rutin yaşantınız, konfor alanınız keskin bir şekilde değişmiştir artık. Size has bir duygu değil bu sadece. İşten çıkarılmanın en önemli sorunu aileye nasıl durumu anlatacağınızdır. Tabi konu komşu eş dost ayrı bir konu. Bu süreci herkes aynı yönetemiyor tabi. Haklı da sektörü bilmeyen densizler hemen bankayı mı dolandırmış, müşteri hesaplarına mı el atmış, ne ölen birinin paralarını mı almış, gurbetçi müşterileri parasını borsaya yatırıp zarar mı etmiş” dedikodularına hiç aldırmayın ama duymaya da kendinizi hazırlayın. Tabi komisyon ile KGF kredilerini pazarlayıp dört köşe olup dünyalığını yapıp bankadan atılanlar konumuz değil. Onlar başka yazıya. Eşiniz çalışıyor ise süreç biraz daha lehinize işliyor en azından ”3-4 ay sonra kirayı nasıl ödeyeceğim” sorununuz olmuyor. Sorun eşi çalışmayan ve borç içinde olan bankacılar. Panikten eline geçen parayı kredilere yatırmak gibi yanlış strateji izleyenler olabilir. Benim naçizane görüşüm, “yeni bir iş bulmadan elinizdeki paraları çar çur etmeyin. Masrafları minimize edip zorunlu olmayan dışında harcama yapmamak kısa sürede en iyi uygulama”. Yapılan araştırmalar ilk üç ay insanların eski alışkanlıklarını bırakmayıp sanki hala çalışıyormuş gibi harcamalara devam ettiği yönünde aklınızda olsun. İlk üç ay bu tuzağa düşmeyin.
Mahkeme süreci ( mağdur olduğunu kanıtlama süreci )
Yeni iş davaları kısa sürebiliyor. Kısa sürmesi bazı bankalar mahkeme sürecinin önünü kesmek için personele sanki  fazladan ek ödemeler yapıyormuş gibi yok ücretsiz izinde göstereceğiz 1-2 ay, yok mesai paralarını, izin paralarını vereceğiz gibi söylemler içine girip personelden tüm alacaklarını aldığını ve dava açmayacağı yönünde yazı alınması. Böyle bir yazıdan sonra iş davalarını kazanma şansınız çok azalacak yapılan ödemeler sizin için teselli olacaktır. Bunu kabul etmeyip mahkeme sürecini işlettiğinizde yeni uygulama “uzlaşmacıya” gidilmesi burada da karşılıklı anlaşabilirsiniz. Tabi Bankalar 2-3 maaş ödemenizi kısmak için içinde bulunduğunuz durumu fırsat olarak görüp burada az ödeme ile sizi razı etmeye çalışılacaktır. Uzlaşmacı ile anlaşılmama durumunda normal İş Dava süreci başlıyor ve ortalama mahkemenin yoğunluğuna göre 1-2 yıllık hukuksal bir sürece hazırlıklı olun. Banklar ödeme yapmamak için bu süreci olabildiğince uzatmaya çalışıyor. Öyle ya binlerce davanın ödemesi ciddi para.
Yeni iş süreci :  bütün pisliğine rağmen Hayat devam ediyor
En güzeli ve şanslı olanı işten ayrılır ayrılmaz iş bulabilenler. Tabi önce insanlar refleks olarak yıllardır emek verdiği Bankacılıkta şansını zorluyor. Eski müşteriler, tanıdık bankacılara haberler gönderiliyor. Bu bana göre zaman kaybından başka bir şey değil ama yine de alternatif olarak kenarda dursun. Ben şahsen hiç beklemiyordum, zira performanstan dolayı işten çıkarmak için performans notlarım gerekçe gösterilemeyecek kadar iyi idi. Sadece arka planda çapsız insanların kumpası olur ise ayağımın kayabileceğini düşünüyordum öyle de oldu. Yapacak bir şey yok. Güvenimizin eseri Bankanın Kurumsal yapısı / hafızası bu golü yiyor ise sorun bende değil kendilerindedir. Zira işe iade davasını da kolay kazandım ve paraları çocuklarımın eğitiminde kullandım. Hayırlı bir iş yaptık yani. Sıra müdürlere verilmeyen mesai davasında o da lehime sonuçlanmak üzere, arkadaşlar almaya başladı zira. İşsiz bankacılar ne iş yapabilir sorusunu daha önce yazdığım için link adresi yeterli diye düşünüyorum : https://www.paramedya.com.tr/devami/35964/issiz-bankacilar-ne-is-yapiyor Ne demişti Kul Nesimi : “Rızkımı veren Hüda’dır, kula minnet eylemem”.
Hayat devam ediyor, takılıp kalmayalım
Sahada çalışan şubeciler için Bölge Müdürlüklerinin bir halta yaramadığını hatta çalışmak isteyen şubelerin / personelin önünü kestiğini daha önceki yazılarımda yazmıştım. https://bankavitrini.com/2020/10/25/bolge-mudurluklerinin-cokusu-nasil-oldu/
Sizin günlük plan program akışınızı lokasyon analizinden bir haber bölgelerin; mail, video konferans veya telefon ile gününüzü alt üst eden bölgeler engel değil de nedir. Zaten hesaplayın en az 20-25 iş gününüz bölgelerde toplantılarda geçiyor. Bir o kadar da toplantı hazırlığında geçen mesai saatleri engel değil de nedir. Bölgelerde kraldan çok kral kesilen Yamakları da daha önce yazmıştım. https://bankavitrini.com/2020/10/25/ne-idigi-belirsiz-bolge-satis-mudurleriyazımda bu ekibin hiçbir işe yaramadığı gibi kendilerine iş çıkarmak için saçma sapan tavırlar içinde çalıştığını belirmiştim. Banka sektörünün  modern kölelikten başka bir şey olmadığı konusunda kafalarda soru işareti yok artık. İster istemez eski yazılara atıf yapıyoruz. https://bankavitrini.com/2020/10/25/bankaciliga-kole-sistemini-kim-getirdi/
İşten ayrıldığınızda bir defa kuş gibi hafifliyorsunuz, omzunuzdaki o yük bir anda kalkıyor. Mobbing nedeni ile ilaç kullananların yüzde doksanı ilk ay ilaçları bırakıyor kendine geliyor. Geçmişe takılıp kalmanın en son yapılacak iş olduğunu unutmayalım. Hayat devam ediyor ve geçmişteki ahlaksız, iş etiğinden yoksun insanlar ilerideki iş hayatınız için aynı zamanda kazançtır. Buna da “tecrübe” deniyor zaten. Geçmişe takılarak geleceği öremeyiz. Önümüze bakacağız. Hayatımızda bize mobbing yapan insanları geride bırakmak ve stres yapan ortamlardan uzaklaşmak ve hayatımızdan çıkarmak bizim için kayıp değil kazançtır!
Sonuç
Hala Banka Sektöründe çalışıyorsanız devam edin ama bir taraftan da B-C planlarınız olsun. Bu yönde ileride işe yarayacak “yetkinliklerinizi ve yeteneklerinizi” geliştirin lütfen. Banka içi ve özellikle banka dışında yeni çevreler edinin, ilişki yönetimine önem verin, banka dışında neler yapabileceğine kafa yorarsanız  bazı olumsuz durumlara hazırlıksız yakalanmazsınız. Kafayı kuma sokmanın anlamı yok, gerçeklerden kaçmanın da. Bizim Bankada böyle şeyler olmaz, hele “bana hiç sıra gelmez” diyorsanız dışarıda sektör dışına çıkarılmış zamanında aynı şeyleri söyleyen binlerce eski bankacı olduğunu hatırlatırım.
Erol TAŞDELEN
[email protected]

Ali Coşkun

Türkiye Bankacılık Sektöründe KMO Gerçeği: 2018-2025 Arası Dönüşüm

Yayınlanma:

|

Yazan:

KMO Nedir?

Kredi-Mevduat Oranı (KMO), bankaların topladıkları mevduatın ne kadarını kredi olarak kullandırdığını gösteren temel bir göstergedir:

KMO = Toplam Krediler / Toplam Mevduatlar

Finansal istikrar açısından bu oran, hem bankaların risk düzeyini hem de kredi politikalarının sürdürülebilirliğini izlemek için kritik önemdedir.

2018-2020: Aşırı Kredi Genişlemesi

Bu dönemde KMO oranı %115-120 seviyelerindeydi. Yani bankalar her 100 TL mevduata karşılık 115-120 TL kredi veriyordu. Bu durum:

  • Sistemin kendi kaynağının ötesinde kredi genişlemesi yaşadığını,

  • Kredi finansmanının bir bölümünün dış kaynaklar veya özkaynaklarla karşılandığını gösteriyordu.

Ancak yüksek KMO:

  • Likidite riskini artırıyor,

  • Dış şoklara karşı kırılganlığı büyütüyordu.

2021 Sonrası: Politikada Sıkılaşma ve Yeni Dönem

2021’den itibaren TCMB’nin uygulamaya koyduğu politikalar sektörü dönüştürmeye başladı:

  • Aktif rasyosu düzenlemesi

  • Makroihtiyati tedbirler

  • Kur korumalı mevduat uygulaması

  • TL’yi destekleyici adımlar

Bu düzenlemeler sonucunda:

  • Bankaların kredi verme iştahı azaldı,

  • Mevduat toplama motivasyonu arttı.

2023-2025: KMO Geriliyor

Bu politikalar sonucunda:

  • 2023 itibarıyla KMO %90’ın altına geriledi.

  • 2024 ve 2025’in ilk yarısında oran %80-90 aralığında seyrediyor.

Artık bankalar her 100 TL mevduata karşılık yalnızca 80-90 TL kredi kullandırıyor.

Bu durum, sistemin:

  • Daha temkinli ve kontrollü çalıştığını,

  • Likidite açısından daha güçlü konuma geldiğini göstermektedir.

Ancak Sorunlar da Var: Krediye Erişim Zorlaştı

Düşen KMO’nun bazı olumsuz yansımaları da oldu:

  • KOBİ’ler başta olmak üzere reel sektör krediye ulaşmakta zorlandı.

  • Bu durum, konkordato ve iflaslarda artışa neden oldu.

Ne Yapılmalı?

Bu süreçte atılması gereken adımlar:

  1. Uzun vadeli, TL bazlı, istikrarlı mevduat yapısı oluşturulmalı.

  2. Bankaların kaynak yapısı çeşitlendirilerek dışa bağımlılık azaltılmalı.

  3. Tasarruflar artırılmalı, sermaye piyasaları derinleştirilmeli.

  4. Krediye erişimi kolaylaştıracak, yenilikçi finansman araçları geliştirilmeli.

Devletin Rolü: KMO ve Dolaylı Borçlanma

KMO’nun düşürülmesiyle birlikte:

  • Bankalar daha az kredi verirken,

  • Krediye verilmeyen kaynaklar devlet tahvillerine yönlendirildi.

Bu sayede:

  • Hazine, risksiz ve ucuz borçlanma imkânı buldu.

  • Ancak bankalar faiz riski taşıyan menkul kıymetleri bilançolarında tutmak zorunda kaldı.

KMO’daki düşüş, finansal istikrar için olumlu olsa da, reel sektöre verilen desteğin azalması, ekonomik büyümeyi sınırlandırmaktadır. Bu ikilem, Türkiye’nin kredi sistemi ile tasarruf yapısı arasındaki dengesizliğin yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.

Dezenflasyon sürecinde piyasadaki talebi azaltmak, kamu finansmanını sağlamak ve TL’ye geçişi desteklemek amacıyla uygulandı.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor

Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

DenizBank, tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.

“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”

DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Patrona Uyarı: Banka Kredileri, Özkaynak Değildir

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.

Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.

Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?

Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.

Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.

Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.

Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.

Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.

Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.

Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.

Ve bunun en temel sebebi şudur:

Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.

Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;

Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.

Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.

Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.

İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.

Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.