Banka Müşteri Bilgi Güvenliği , her sektörde olduğu gibi bankacılık sektöründe de ilk sıralarda yer alır. Her zaman gündemdedir. Bazı Bankalar “Veriden Sorumlu GMY”, “Bilgi Teknolojileri GMY” “Teknoloji ve Operasyon GMY”, “Dijital Bankacılık GMY”, “Bilişim Teknolojiler GMY” diye hizmeti GMY-Genel Müdür Yardımcısı düzeyine çıkardı. Günümüzde bilgi güç demektir. Buna rağmen yakından takip edenler “bu kadar da olmaz” denilen bilgi – data hırsızlıklarının nasıl olduğunu hayret ile izler oldu. Rekabet Kurumu baskınları Çok değil 2020 Ocak ayında Rekabet Kurumu 20’ye yakın bankaya soruşturma açtığı, bankaların CEO ve GMY gibi üst yöneticilere ait bilgisayarlarının backup ( yedeklerinin ) alınarak gerekli inceleme başlattığı haberleri basın ve medyada yer almıştı. Sonucu merakla bekliyorum, ilginç şeyler çıkacağına eminim.
Rekabet Kurumu bunu zaman zaman yapıyor. 2013 yılında da 12 Bankaya ciddi cezalar kesmiş Danıştay 09.05.2017 tarihinde karara bağlamıştı. Benzer süreçler hiç kuşkusuz bundan sonra da olacaktır. Merak edenler Rekabet Kurumunun halen arşiv sayfasında yer alan kararı okuyabilirler. Hoş sektörde olanlar, çalışanları tanıdığı için o gözlerinde büyüttükleri, her fırsatta “iş etik kurallarından” bahseden insanların arka planda neler çevirdiğini okurken üzüntü, şaşkınlık, gülme krizi içinde değişik duyguları yaşayacaklarına eminim. https://www.rekabet.gov.tr/Karar?kararId=30851aa5-2cf3-4c54-b284-e192ed6ed71b Huylu huyundan vaz geçer mi? Bankalar “cezalar yediler, uyarılar aldılar” diye “her şey düzeldi, derslerini aldılar” sanıyorsanız çok safsınız derim. Halen bankaların arka bahçesinde data savaşları devam ediyor. Sahneler aksiyon filmlerini aratmıyor. Bankalar karşılıklı olarak elinde data bulunduran personellerin transferinden tut da, karı – koca – sevgili ilişkisinden yararlanıp data elde etmeye kadar inanılmaz bir trafik var. “Biz Profesyoneliz yapmayız, bizim ülkede olmaz böyle şeyler” diyorsanız kafanızın kum içinde kalmasına devam edin, bence sorun değil. Benim ilgilendiğim konunun ülke milli güvenlik sorunu kadar önemli olması. Artı Şirketlerin güvenliği. Bu iş o kadar vahim ki düşünsenize ülkenizdeki bütün vatandaşların, esnafın, sanayicinin bilgilerini elde etmeye çalışan ve ciddi emek, zaman, para harcayan sistematik çalışan birileri var. Olacaktır da. Bu iş sadece Rekabet Kurumu ve BDDK’ya bırakılacak kadar basit değil inanın. Güncek gelişmelere göre devletin içinde sadece bu konuyu takip eden birimler kurulmalı. Emniyetin Mali Suçlar birimi, MASAK’ta bu konuda ayrı yapılanma içinde değerlendirilmeli. Cezalar daha ağırlaştırılmalı. Bozulma ne zaman oldu? Daha önce Wells Fargo Bank özelinde benzer durumların Türkiye’de de olduğunu defalarca yazdım. McKinseyciler , “eski bankacılar” diye küçümsediği ve tepeden baktıkları yerleşmiş kadroları bilinçli ve sistematik bir şekilde tasfiye edilerek kendileri bu koltuklara oturdu. Her bankada olan ve birbirleri ile irtibatlı bu grubu küçümsemeyin “amaca ulaşmak için her araç meşrudur” diyen bir grup. Bazıları “Kariyer için” farkında olmadan yapıyor bu tip data hırsızlığını bazıları “para için” bilemeyiz arkadaki pazarlıkları. Eski bankacılar banka ile ilgili işleri aileleri ile bile konuşmazdı. Çok ketumdular. Özellikle McKinseyci diye isimlendirdiğim sektöre paraşütleme inen, kartvizit bankacı gruplarda bu bilgiler rakı – viski sofralarında meze yapıldı. Banka Üst Yönetimlerine atamalar BDDK onayından geçiyor. BDDK bazen o kadar hassas davranıyor ki “vay be” diyorsunuz. Bazen de “yuh” diyorsunuz. Örneğin, “karı-koca” olan çiftlerin farklı bankalarda GMY olmasına ses çıkarmazken yıllarını bankaya vermiş insanların görev yapmasını onaylamıyor. Şaşkınlıkla izliyorum. Başka amereler de mi var? Bankaların İK-İnsan Kaynakları tarafında 2020’de de hızlı bir trafik var. Bazı bankalar İK ismini değiştirdi. “İnsan ve Kültür” diyenler de oldu; “Yetenek ve Kültür” diyenler de oldu. “Kültür” kelimesi hiçbir dönemde bu kadar anlamı dışında kullanılmamıştı. Yerli büyük Banka özellikle “KOBİ’de Analizler yapan” bir üst yöneticiyi büyük yabancı sermayeli bankadan transfer diyor. “Maaşı sorgulamayın” derim. Tabi bu transferin personelin yakışıklı olmasından kaynaklandığını düşünecek kadar da saf değiliz. Buna karşılık aynı yabancı sermayeli banka ( karşı hamle de olabilir ) geçen hafta aynı yerli bankanın bütün data bilgilerini elinde tutan bu yönde Türkiye genelinde program yazıp satış yaptıran daha sonra bölge müdürü olarak atanıp kızağa çekilen personeli de geri transfer ediyor. Geri diyorum zaten bu personel o bankadan uzun yıllar önce bu yeteneğinden dolayı transfer edilmişti. Bitmedi. Yerli bankada uzun yıllar çalışan bu personelin McKinsey kökenli ( ne tesadüf değil mi ) eşi de yeni transfer olan bankada zaten Pazarlama Direktörü. Kısaca kimin bilgisi kimde belli değil. Ortada “banka – müşteri sırrı” diye bir şey kalmamış. Tabi bu arkadaşlar “biz profesyoneliz evde, rakı sofralarında iş konuşmayız” diyebilirler. O zaman şu 2013’deki Rekabet Kurulu soruşturmasına takılan mail ve mesaj trafiğini tekrar okumanızı tavsiye ederim. İlgili kurumlar bu tip konularda en gibi davranış sergileyecek ilerleyen günlerde göreceğiz. Bilgi güvenliği için ne olmalı ? Dijital güvenlikte iki unsur var. Birincisi Teknolojik zaaflar, ikincisi Personel kaynaklı. Bizde her ikisi de yaşandı maalesef, hala da yaşanmaya devam ediyor. Dijital Teknik tarafı “yazılım güncelleme, güvenlik duvarlarını güçlendirme” gibi yöntemler ile bir şekilde sağlarsınız, yapmanız gereken de bu zaten. Bunu başka bir yazıya bırakalım. Bu yazının konusu İnsan kaynaklı Data hırsızlıkları. Cezalar ağır aslında. Cesaret edenin ciddi gözü “kariyer ya da para” ile karartılmış olması lazım. Yoksa yapılan işler akıllı insanların yapacağı şeyler değil, akıl tutulması; cahil cesareti derim. Aslında bu durum engellenmese de caydırıcı olması açısından alınacak yöntemler var. Örneğin bankalar arasında personel transferinde belli bir süre iş hayatını durdurmak bu yöntemlerden biri olabilir. BDDK ve Rekabet Kurumu bir araya gelip makul süreler belirlemeli. Örneğin Şube müdürleri bankadan ayrıldıktan sonra 6 ay başka bankada çalışamaz ise bölge müdürleri 1 yıl; Grup Müdürleri (Direktörler) 2 yıl; GMY’ler 3 yıl, Genel Müdürler 5 yıl gibi süreler belirlenir ise kısmen bu işin önü alınmış olur. Yoksa Cuma istifa et Pazartesi başka bankada başla; karı – koca başka bankalarda üst yönetimde yer al; gizli gizli viski – rakı sofralarında buluş gibi yöntemler ortalığa saçılmışken Data hırsızlığının önünü kesemezsiniz. Tabi öncelikle bu tip ailevi ilişkileri olan insanların sektörde tespiti ve bir elden geçirme zamanı geldi de geçiyor. Müşteri Bilgisi sızdı paniği Banka, Borsa ve Sigorta şirketlerindeki müşteri bilgilerinin sızdığı hatta internet ortamında satışa çıkarıldığı bilgilerini sık okur olduk. İşin komiği gerekli güvenlik tedbirlerini almak için çaba göstermeyen kurumlar bu tür “haberler yayılmasın” diye seferber oluyorlar. Neymiş, “kurumun imajı sarsılırmış”. Yemişim senin imajını, “müşteri bilgileri” gibi en mahrem, namusuna sahip çıkamamışsın neyin imajı. Müşteri bilgileri o kurumun namusudur. Buna sahip çıkmamak, başka kurumlara servis yapmak da en büyük namussuzluktur. Ne diyordu Dede Korkut : “Hain içerde olunca, kapı kilit tutmaz oğul”.
ABD ulusal borcu Şubat ayı sonunda ~ 34.5 trilyon dolara ulaştı ve şimdiye kadar kaydedilen en yüksek rakam oldu. Haziran ayından bu yana borç her 100 günde bir 1 trilyon dolar artıyor. Bir hatırlatmak gerekirse, bir ülke vergilerden ve diğer gelirlerden kazandığından daha fazlasını harcadığında borç seviyesi artar. Grafikte de görebileceğiniz gibi, ABD hükümetinin toplam borcu 15 Haziran 2023’te 32 trilyon doları, 15 Eylül 2023’te 33 trilyon doları ve 4 Ocak’ta 34 trilyon doları geçti. Hız devam ederse, Nisan ayında 35 trilyon dolar sınırına ulaşılacak.
Ayrıca, Şubat 2019’dan bu yana ABD’nin ulusal borcu 12,5 trilyon dolar veya yılda yaklaşık 2,5 trilyon dolar arttı. Öte yandan, ABD ekonomisi (GSYİH) aynı dönemde 7,2 trilyon dolar veya yılda yaklaşık 1,44 trilyon dolar büyüdü. Bu, son beş yılda bir birim ekonomik büyüme (GSYİH) için ABD hükümetinin 1,7 birim borç yarattığı anlamına geliyor. Başka bir deyişle, ABD ekonomisi zaman geçtikçe daha az üretken ve daha borçlu hale geliyor.
Global Markets Investor, okuyucu destekli bir yayındır. Yeni gönderiler almak ve çalışmalarımı desteklemek için ücretsiz veya ücretli abone olmayı düşünün.
Bir ülkenin borcuna baktığımızda, en önemli ölçüt, bir ülkenin borçlarını (faiz ve anapara) ödeme ve geri ödeme kabiliyetini anlamaya yardımcı olduğu için ekonominin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzdesi olarak borçtur. Şu anda, ABD borcunun GSYİH’ye oranı %123,7 seviyesinde bulunuyor ve bu süre zarfında ABD GSYİH’sının önemli ölçüde düşmesi ve kilitlenmeler nedeniyle borcun artması nedeniyle pandemi sırasında elde edilen tüm zamanların rekoru olan %126,2’ye yakın. Grafikte görüldüğü gibi, bu oran 2007’den bu yana kabaca %60’tan hızla yükseliyor. Kongre Bütçe Ofisi tarafından 2034 yılında bu oranın %130,6’ya ulaşacağı tahmin edilmektedir.
ABD Kongre Bütçe Ofisi’nin bariz nedenlerden dolayı hiçbir zaman bir durgunluk öngörmediğini ve ekonomik gerilemeler her zaman daha büyük hükümet açıkları ve GSYİH’da düşüşlerle sonuçlandığından, bir durgunluk meydana gelirse oranın çok daha yüksek olacağını belirtmek önemlidir.
BU KADAR YÜKSEK BİR BORÇ SEVİYESİ NEDEN ÖNEMLİDİR?
Tarih, bir ülke borç-GSYİH oranı için %100 eşiğini geçtiğinde, hükümetin bir tür temerrütten kaçınma olasılığının küçük olduğunu gösteriyor. Bir yükümlülüğü yerine getirememe anlamında temerrüt, burada hükümetin tahvillerine sürekli olarak enflasyondan daha düşük faiz ödediği durum olarak da kabul edilir. Başka bir deyişle, yatırımcılar (alacaklılar) enflasyona göre düzeltilmiş olarak paralarını kaybederler veya satın alma güçlerini kaybederler. Normal koşullarda, böyle bir ortamda yatırımcılar, ülke içinde daha yüksek borçluluk riskini telafi etmek için daha yüksek faiz talep ederler. Bununla birlikte, çoğu durumda, borç “çok yüksek” olduğunda, GSYİH’nın yaklaşık% 100’ü ve üzerine çıktığında, bir merkez bankası devreye girer ve aynı zamanda büyük miktarlarda devlet tahvili satın almaya başlar ve aynı zamanda getiri seviyesini (faiz) bastırır.
Bu fenomen, Lyn Alden tarafından yapılan ve Büyük Mali Krizden sonra, 2009’dan 2020’ye kadar TÜFE enflasyonuna göre düzeltilmiş Hazine bonosu (bir yıl veya daha kısa vadeli) getirilerinin negatif getirileri olduğunu gösteren analizle mükemmel bir şekilde gösterilmiştir. Aynısı 1940’larda ABD ulusal borcunun GSYİH’ya oranının da %100’ün üzerinde olduğu zaman oldu.
Geçmişe baktığımızda, bir ülkede borç-GSYİH oranlarının yüksek olduğu dönemlerde tahvil sahiplerinin satın alma gücünü kaybetmesinin mümkün olan en kötü senaryo olmadığını görebiliriz. Hirschman Capital tarafındanUluslararası Para Fonu’nun (IMF) 1800 yılından bu yana yaptığı çalışmalara dayanarak yaptığı analize göre, borcun GSYİH’ye oranı %130’un üzerinde olan 52 ülkeden 51’i yeniden yapılandırma, devalüasyon, yüksek enflasyon veya tamamen temerrüt yoluyla temerrüde düştü. Bunun tek istisnası Japonya idi.
Bu, ABD’nin yakında temerrüde düşeceği anlamına gelmez, özellikle de ülkenin bir rezerv para birimine sahip olduğu ve dramatik bir şey olmadıkça yabancılar tarafından ABD dolarının talep edileceği gerçeği göz önüne alındığında. Bununla birlikte, önümüzdeki yıllarda nakit ve tahvil sahiplerinin (vadeye kadar tutulursa) Federal Rezerv para politikasını normalleştirdiğinde enflasyona göre düzeltilmiş bir temelde para kaybedeceği neredeyse kesindir. Buna finansal baskı denir.
Satın alma gücünü kaybetmenin yanı sıra, bir ülkedeki GSYİH ile ilgili yüksek borç seviyesinden kaynaklanan sıradan insanlar için birkaç olumsuz etki daha vardır:
Yüksek faiz ödemeleri, özellikle vergi makbuzlarıyla ilgili olarak, eğitim, altyapı, sağlık veya sosyal güvenlik için gelecekteki yatırım harcamalarını sınırlayabilir (dışarıda bırakabilir) ve aslında gelecekteki ekonomik büyümeyi düşürebilir ve yaşam kalitesini kötüleştirebilir. Faiz maliyetleri, yıllık bazda nominal olarak 1 trilyon doları çoktan geçti ve vergi gelirlerinin %35’ini oluşturuyor, bu da 25 yıldan fazla bir süredir en yüksek seviye.
Ayrıca 2023 Mali Yılında faiz harcamaları Medicaid ve diğer bütçe kategorilerinden daha yüksekti.
Yüksek düzeyde borç, bir durgunluğa veya krize yanıt vermede daha az esneklik sağlar. Başka bir deyişle, Büyük Mali Kriz gibi bir olay meydana gelirse, hükümetin borç vermek için daha az yeri olacak ve kriz sonrası toparlanma, yeni yatırımların yanı sıra onu finanse etme kabiliyetinin daha az olması nedeniyle daha yavaş olacaktır.
Bir hükümet, daha fazla harcamayı finanse etmek veya bütçe açığını azaltmak/ortadan kaldırmak için vergileri artırmaya karar verebilir. Vergiler yükselirse, bu, insanların ve özel sektörün mal ve hizmetlere harcayabileceği daha az gelir anlamına gelir. Bu, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, tüketici harcamalarının GSYİH’nın %67,6’sını oluşturması nedeniyle daha az ekonomik büyüme anlamına gelecektir:
ÖZET
ABD’nin ulusal borcu son birkaç yılda sadece nominal olarak değil, aynı zamanda GSYİH’nın bir payı olarak da hızla artıyor. Her 30 saniyede bir 1 milyon dolar ekleniyor, bu daha önce hiç görülmemiş bir hız. Hükümetin ve gelecek nesillerin bu konuyla başa çıkması birçok zorluk yaratacaktır. Geçmişte, bu kadar yüksek borç seviyeleriyle mücadele etmek için finansal baskı politikaları uygulandı ve sıradan insanları ve tahvil yatırımcılarını on yıllarca finansal olarak daha kötü durumda bıraktı. Büyük Mali Krizin ardından son on yılda Amerika Birleşik Devletleri’nde bile son zamanlarda yapıldı. Ancak pandeminin ardından enflasyon kontrolden çıktı ve tekrar böyle bir ortama geri dönmek için birkaç yıla ihtiyaç var. Her şey düşünüldüğünde, herkesin yapabileceği en iyi şey, kendilerini finansal olarak eğitmek ve geleceklerini korumak için sermayelerini akıllıca tahsis etmektir. Bu durumda, yüksek kaliteli hisse senetleri, gayrimenkul ve değerli metaller (özellikle altın) uzun vadede en iyi performansı gösterir. DAHA AZ riskten kaçınan yatırımcılar için (Riskten kaçınma, riskten kaçınma ve düşük risk toleransına sahip olma eğilimidir.), risk toleransına bağlı olarak Bitcoin ve Ethereum gibi bazı kripto para birimleri de bir portföyde uygun olacaktır.
Türkiye Bankalar Birliği’nden dijital dolandırıcılık uyarısı
Türkiye Bankalar Birliği’nden (TBB) yapılan yazılı açıklamada dijital kanallarda güvenli işlemler için sıkça karşılaşılan dolandırıcılık yöntemlerine ve bu yöntemlerden korunma yollarına dair bilgilere yer verildi
Son dönemde, internet ve mobil kanallarda yaşanan dolandırıcılık vakalarının artması nedeniyle kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı doğduğuna değinilen açıklamada, sıklıkla karşılaşılan dolandırıcılık türleri sıralandı. Bunlar arasında; sahte internet siteleri ve güvensiz alışveriş platformları üzerinden yapılan dolandırıcılık, kişisel bilgilerin manipülasyon yoluyla ele geçirilmesi, sosyal medya platformlarında sahte hesaplar aracılığıyla yapılan dolandırıcılık, sahte e-posta adreslerinden gelen mesajlar ile kişisel bilgilerin ele geçirilmesi, sahte SMS ve e-postalar yoluyla kişisel bilgilerin çalınması, cihazlara uzaktan erişim sağlayarak bilgi ve para çalma girişimleri, bilgisayarlara veya mobil cihazlara zararlı yazılımlar yükleyerek veri hırsızlığı yapılması yer aldı.
Bilgilendirmede, SMS, e-posta veya sosyal medya yoluyla gelen bildirimlerdeki bağlantılara veya linklere kaynağından emin olunmadan tıklanmamasının altı çizildi.
Hizmet alınan kuruluşun resmi iletişim kanallarını kullanarak doğrulama yapılması gerektiği ve tek tıkın, kişiyi sahte sitelere veya virüslere yönlendirebileceğine dikkat çekildi.
“Emin olmadığınız mobil uygulamaları cihazlarınıza yüklemeyin”
Kullanıcıların banka hesaplarının hiç kimseye kullandırılmaması gerektiği vurgulanan bilgilendirmede, “Şifrelerinizi kimseyle paylaşmayın. Kendini savcı, polis, asker, banka çalışanı, avukat olarak tanıtan veya bir ödül, prim iadesi, kart aidatı iadesi için sizden şifrenizi, kart bilgilerinizi ve kişisel verilerinizi talep eden kişilere itibar etmeyin, bu amaçla gelen linklere tıklamayın. Güvenliğinizden emin olmadığınız mobil uygulamaları cihazlarınıza yüklemeyin. Güvenlik açığı bulunan veya korsan uygulamalar, kişisel bilgilerinizi ele geçirebilir, cihazınıza zarar verebilir ve hatta kimlik hırsızlığına yol açabilir.” denildi.
Bankalarca yapılan güvenlik duyurularının takip edilmesi yönünde uyarıda bulunulan açıklamada, kişisel bilgilerin güncel kalması için bu duyurularda iletilen uyarıların da dikkate alınması gerektiğinin altı çizildi.
“Şifrelerinizi başka uygulamalarda ve alışveriş sitelerinde kullanmayın”
Açıklamada, kişisel cep telefonuna, bilgisayara ve tablete yüklenen uygulamanın istediği izinlerin dikkatlice kontrol edilmesinin önem taşıdığı ifade edilerek şu uyarılarda bulunuldu:
“Bankacılık uygulamalarınızı resmi uygulama mağazalarından indirin. Bilinmeyen veya güvenilir olmayan kaynaklardan uygulama indirmeyin. Bankacılık uygulamalarında kullandığınız şifrelerinizi, başka uygulamalarda ve alışveriş sitelerinde kullanmayın. Daha az güvenlikli sitelerde şifreleriniz ele geçirilebilir, bankacılık uygulamalarınıza bu şifreler denenerek giriş yapılabilir.
Güvenliğinden emin olmadığınız internet sitelerinden alışveriş yapmayın. Dolandırıcılık amaçlı açılmış sahte bir site üzerinden dolandırılabilirsiniz. Banka hesap özetlerinizi ve işlemlerinizi düzenli olarak kontrol edin, şüpheli bir durumda vakit kaybetmeden bankanızla iletişime geçin. Bu kapsamda; dolandırıcılık vakalarına ilişkin olarak resmi kurumlar ve hizmet alınan kuruluşlar tarafından yapılan tüm uyarılar ve bilgilendirmeler dikkate alınmalıdır.”
Google haritalar uygulamasında şirketlere yorum yapılması karşılığında küçük ödemelerle güven sağlayan, daha yüksek ödeme yapılabilmesi için ‘VIP gruba’ geçiş parası talebiyle 1500’ü aşkın kişiyi yaklaşık 1 milyar 200 milyon lira dolandırmakla suçlanan 54 kişi tutuklandı
Nevşehir merkezli 19 ilde eş zamanlı düzenlenen nitelikli dolandırıcılık operasyonunda gözaltına alınan 76 şüpheliden 54’ü tutuklandı. İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerinin dünkü operasyonunda, 1500’den fazla kişiyi dolandırdıkları iddiasıyla gözaltına alınan şüphelilerin emniyetteki işlemleri tamamlandı. Nevşehir Devlet Hastanesindeki sağlık kontrolünün ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 54’ü tutuklandı, 15’i adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Şüphelilerden 7’sinin ise savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakıldıkları öğrenildi.
Küçük ödemelerle güven sağladılar
İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, kentteki bir müştekinin şikayeti üzerine çalışma başlatmış, yapılan araştırmada şüphelilerin yurt dışına kayıtlı numara üzerinden mesaj göndererek müştekilere “Google haritalar uygulamasında belirtilen şirketlere yorum yapıp puan verdirdiği, görevi yerine getirenlere küçük ödemeler yapılarak güven sağladıkları, daha yüksek ödemeler yapılabilmesi için “VIP gruba” geçiş parası talep ettiklerini belirlemişti.
Polisin 16 ay süren takibatında, müştekilerden toplanan paraların izlerini kaybettirmek için farklı hesaplara, daha sonra da kripto para hesaplarına aktarıldığı, paranın son olarak hiçbir kripto borsasına veya kişiye ait olmayan soğuk cüzdanlarda toplanıp nakde dönüştürüldüğü, para hacminin 1 milyar 200 milyon lira olduğu tespit edilmişti. Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla dün İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Mersin, Samsun, Diyarbakır, Adana, Karabük, Muğla, Çorum, Yalova, Kocaeli, Şırnak, Batman, Kırklareli, Hatay, Ordu ve Van‘da 95 adrese düzenlenen eş zamanlı operasyonda 76 şüpheli yakalanarak Nevşehir’e getirilmişti.