Connect with us

BANKA HABERLERİ

Erol Taşdelen yazdı: BANKA DOLANDIRICI PERSONELİ GİZLEMELİ Mİ, TEŞHİR Mİ ETMELİ?

Bankaların çoğu, “personel kaynaklı dolandırıcılık” olaylarının duyulmaması ve üstünün kapatılmasını yolunu seçerken; Hukukçular ve Bankacılar da bu konuda ikiye ayrılmış durumda. Özellikle deneyimli bankacılar personel kaynaklı dolandırıcılık eylemlerinin banka içi bir durum olmadığını caydırıcı olması için bu tür eylemlerin teşhir edilerek, yargıya taşınmasını, Kamuoyuna şeffaf davranılması gerektiğini savunuyor. Kararlı ve Şeffaf davranmada Bankanın Marka değerinin ve Güven kaybının yaşamayacağını, tam tersine bankanın bu tür olaylarda kararlı durduğunun görülmesinin bankaya olan güveni artırdığını ve benzer olayların tekrarının azalacağını savunuyor. Sektörün içinden gelen Erol TAŞDELEN bu tarz olayları ele aldı… Mayıs 2023’de yazılan yazının haklılığını zaman kanıtlar gibi…

Yayınlanma:

|

Toprakbank Zeytinburnu Şubesinde çalışırken müşteriler şikayetler gelmeye başladı. Ortak noktaları, “ödeme yapmalarına rağmen elektrik ve sularının kesildiği” idi. Kısa sürede ortaya çıktı. Müşteriler sıra beklerken güvenlik görevlisi “sıra beklemeyin ben yatırır” diyerek paraları alıyor ama yatırmıyor. Tabi iş akdi fes edildi!

Şimdiki sahibi Katarlı olan bankada çalışıyordum. Ara sıra personelin kart ekstrelerini inceliyoruz. İddia, kumar vs oynuyor mu diye! Gişedeki personelin her iş günü kredi kartına ufak ufak para yatırdığını fark ettik. Konuşunca “kasada kalan fazla paraları yatırdığını” ortaya çıktı. Önemli olan meblağın ufak olması değil, niyetti yollarımızı ayırdık.

Yerli büyük bankadayım. Bir personeli kendini emniyetten aradığını söyleyen biri arayıp o zaman meşhur olan telefonuna kontör şifreleri göndertiyor. Kasasını bir sayıyoruz eksik. Kasadan aldığı para ile kontör alıp göndermiş, kasasını tutturmak için de yan bankadan tüketici kredisi için başvuru yapmış. Banka kasasına dokunmasa “ders olsun der geçerdik” belki ama kusura bakma bu meslek sana göre değil diyerek yollarımızı ayırdık. Bankanın kasasına el uzatmıştı çünkü!

Bunları niye örnekledim… Bankacılıkta temel kuraldır. Bankanın parasına, müşterinin hesabına dokunmayacaksın! Yöneticilik yaptığım dönemde de çalışma arkadaşlarıma sık sık, “parayı para olarak gördüğünüz an bu mesleği bırakın” derdim. Hala geçerli bu kural aslında!

Son günlerde kamu oyuna yansıdı. Şimdiki sahibi BAE’li olan bir bankanın Florya şubesinde başlayıp, Levent-Büyükdere şubesine kadar uzanan ünlü futbol teknik adamı F.T. gibi isimler başta olmak üzere müşterilerinden iddiaya göre özel, gizli, yüksek gelirli bankanın bir Fonu olduğunu anlatarak milyonlarca dolar toplayan müdüre S.E. çalıştığı bankanın yaptığı açıklamaya göre dolandırıcılıktan tutuklanıyor. Bankanın yaptığı açıklamada; “10 Nisan 2023 Pazartesi günü ön inceleme raporumuz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmiş ve Seçil E., nitelikli dolandırıcılık suçuyla aynı gece saat 23:30 sularında gözaltına alınmış, akabinde tutuklanmıştır”  satırları yer aldı. (Seçil E. isminin açık yazılması benim değil bankanın tercihi, bu yazı Mayıs ayında yazıldı ama bugün herkes tüm isimleri biliyor zaten.)

Banka şube müdüresinin dolandırıcılık suçlaması ile tutuklandığını açıklıyor.

Banka ilk açıklamasına devam ediyor:

  • Nakit teslimlerine ilişkin banka sistemi tarafından üretilen herhangi bir belge bugüne kadar tarafımıza sunulmamıştır. Resmi olduğu iddia edilen belgeler, bankacılık sisteminin kayıtlarına dayanarak üretilmediği gibi, Seçil E. tarafından düzenlendiği iddia edilen, mevzuatta karşılığı olmayan, afaki tutarlar içeren, ödeme taahhüdü bulunmayan, ajanda yaprağına ya da düz A4 kağıda yazılan bir kısım dokümanlardır. İddia sahiplerinin çok önemli bir bölümü ise Bankamıza hiçbir evrak sunmamıştır.
  • Bazı iddia sahipleri ise şubelerimizdeki hesaplarından çektikleri paraları, şikayetçiler arasında ismi geçen birinin adıyla anılan fona katılmak üzere, alışveriş merkezi, restoran ve kafe gibi yerlerde elden teslim etmişlerdir. Kısaca, sistem tamamen Bankamız ve şubelerimiz dışında, kişiler tarafından kurulmuş, şikayetçilerden birinin adıyla anılan farklı bir yapılanmadır.

Burada dikkat çeken konu; sunulan belgelerin banka sistemi tarafından üretilmeyen belgeler olduğu düz A4’e ( antetli olmadığını kast ediyorlar her halde) yazılı ya da ajandaya yazılı belgeler olduğu yönünde olması.

Buna itirazım var. Çünkü, bunların resmi bankaya ait belge olup olmadığına mahkeme karar verecek. Zira, “düz 4A” diye kabul etmedikleri yazıda alınan tutarlar dökümü, teslim alındığı ve altında bankayı müdür olarak temsil eden Seçil E. Kaşesi ve imzası mevcut. Bana göre bu baya baya belgedir. Üstelik banka adına alındığını kanıtlayan belgedir. Bu sonuca varmamın nedeni yaptığı bilirkişi dosyalarındaki tecrübemdir. Zira, yıllar önce imza ile kağıda yazılıp verilen borç paraları veya kağıda yazılıp verilen para ile tarla ev almış ama bunu tapuda devrini yapmadığı için imza altına alan ölse bile mahkeme mirasçılarına paranın iade edilmesi için yüzlerce dava var. Bankanın bizi bağlamaz  altı üstü “düz A4” dediği belgenin bankayı bağlayıp bağlamadığına mahkeme karar verecek.

Bu niçin önemli?

Önemli, çünkü davacı taraflar zarara uğradığını paralarının alındığını ve iade edilmesini talep ediyor. Mahkemenin kararına göre zararın kimin ödemesi gerektiğine mahkemenin bu belgeleri kimi temsil ettiğine, kim adına alındığına göre de zararın kimin karşılayacağına karar verecek. Zira, düz A4 denilen belgelerde sadece müdürü S.E.’nin ismi ve imzası olsa “bu para şahsi olarak alınmış” denir, sorun kalmazdı ki doğrusu da budur. Zira, banka personelinin şahsi evrak ile borç altına girmeden sorumlu değildir. Ama alınan paralar bankaya alınıyormuş gibi şube kaşesi ve yetkili kaşe imzası ile teslim alındığı için işin rengi değişiyor. Tabi, banka kendilerinin çift imza ile temsil edilir, tek imza bankayı temsil etmez; burada yetki aşımı vardır gibi savunma yapmasını tahmin etmek zor değil ama tabi müdürlere verilen yetki ve sorumluluklarla ilgili düzenlemelerine de bakmak gerekir. Karşı taraf sonuçta S.E. banka müdürü olmasa ve “banka adına aldığını söylemede bu paraları vermeyecekleri” şeklinde savunma yapmalarını tahmin etmek zor değil. Bankalarda her şube ayrı Tüzel kişilik ve Şube müdürü o şubeyi temsil ediyor. O nedenle attıkları her imza aynı zamanda o Tüzel Kişiliği de temsil eder. Bankalar duruma göre tutarsız davranabiliyor. Banka Şube Müdürleri mesai davaları açınca, bankalar söz birliği etmişçesine; “şube müdürü işveren konumundadır, yöneticilere mesai ödemesi olmaz” savunmasını yaparken; şube müdürü kaşe üzerine imzalar atıp piyasadan para toplayıp dolandırınca, “davranış şahsidir, bankamızı bağlamaz” savunması yapmaya kalkıyor! Utanmasalar “bu bizim personel değil” diyecekler! BDDK Bankalara sık sık personeli 5 yıldan fazla aynı şubede çalıştırmayın derken istisnalara göz yuman CEO’lar bu işin neresinde zaman gösterecek…

Tabi işin içine gönül ilişkileri, yetkisiz kişileri banka personeli gibi gösterme, GPS cihazı ile çantanın ortalıkta dolaşması, Bozcaada macerası gibi magazinsel hikayeler ile iş tam bir Netflix senaryosuna şimdiden aday!

Bankalar bu konuda karar vermeli ve bu olay tam da fırsat! Bu tarz olaylar halı altına mı süpürülmeli; şeffafca paylaşım mı yapılmalı. Aslında BDDK’nın en yumuşak düzenleme alanlarından biri de bu konular. Bu tip olayların BDDK tarafından şeffafca paylaşılması için düzenleme yapılmasının zamanı çoktan geldi! Bankanın “müşterini tanı” ilkesi var da müşterinin “bankanı tanı” ilkesi niçin yok?

Yazı başında eski nesil bankacılıkta bu tür olaylara yaklaşımın nasıl olduğunu yaşanmış örnekler ile özetlemiştim. Bankacılık sektöründe personel kaynaklı zararlara “Operasyonel Risk” deniyor ve bunun için ciddi bütçe ayıran bankalar var. Çoğunu duymuyoruz. Zira bu bir tercih meselesi. Son yıllarda bir yaklaşım gelişti. Çoğu banka bu tür olayların duyulmamasını tercih ediyor. Gerekçe olarak da bankanın Güven kaybı kaygısı ve Marka Değeri gösteriliyor. Benim gibi düşünen bankacılar ise bunun tam tersinin doğru olduğunu savunuyor. Zira, hata yapanın, kötü niyetli personelin teşhir edilmemesi, olayın kapatılması yapanı ödüllendirmek ile aynı anlama geldiğini düşünüyorum. Hatta, olayın kapatılması “nasılsa bir şey olmuyor” anlayışını da oturtarak bu tip eğilimleri olan personeller için de cesaretlendirici oluyor.

Örnekleyelim: Yerli Sermayeli büyük bankanın Uşak Şube müdür ve MİY’i başta gurbetçilerin hesapları olmak üzere baya baya bir zimmetlik iddialar var. İkisi de işten atıldı. Banka “aman duyulmasın” diye dava dahi açmadığı gibi işe iade davasına teftiş tutanaklarını dahi göndermedi üstüne bir de personele işe iade tazminatı ödedi. Şimdi iyi örnek mi oldu böyle yapınca. Gurbetçi müşterilerin açtığı zararının karşılaması için davalar devam ediyor iyi mi! Yine aynı bankanun zamanındaki Bursa Bölge müdürü iddialara göre KGF Kredilerde %10 komisyon alıyor. Olaylar patlayınca söylentiye göre direkt CEO tarafından çağrılarak iş akdi fes ediliyor. Olay mahkemeye yansıdı mı? Tabi ki hayır! Yapanın yanına kaldı bol bol yurt dışı turları yapıldı o paralar ile iyi mi! Bazı bankaların bazı şubelerinde yoğunlaşan KGF Batıklarını “KGF ödemesin” diye boşuna yazmıyorum yıllardır. Şubelere de %5-7 gibi batık kredi sınırı konsun mesela!

Kamu bankaları personel kaynaklı zararlarda daha hassas. Zimmet  suçlarında ne delil var ne yok hepsini mahkemeye sunuyorlar. Bu tarz bir çok dosyaya Bilirkişilik yaptım, kamu bankalarında hiç zorlanmadı. Özel bankalar nerede ise “olay kapansın” diye belge dahi sunmadıklarını gördüm. Dedim ya bu tercih meselesi!

Gündemde olan Bankayı tebrik etmek lazım. Baştan beri şeffaf davranmaya çalışıyor. Her ne kadar bankayı koruyucu, sorumluluk almadan bu işten nasıl sıyrılırım şeklinde açıklamalar da olsa yaptığı şimdilik iki açıklamada da olayı şeffaf şekilde paylaşıldığı görüldü. Başta, “bu tip haberleri yayınlamayın” diye arayan banka PR firmasına da aynı tavsiyede bulunmuştum. “Bu şekilde değil,  olayı resmi açıklamalar yaparak yönetin” demiştim. Bence banka sınıfı geçti ve diğer bankaların hiç yapmadığı şekilde şeffaf davranmayı tercih etti. Müşteriler özelinde de Güven kaybı olduğunu düşünmüyorum! Her şeyin başı samimiyet ve şeffaflık! Ama dava sürecinde ortaya çıkacak yeni bilgilere bakılır ise iş farklı alanlarda seyredebilir. Başta CEO olmak üzere .ok kişinin başının ağrıyacağını tahmin etmek zor değil!

Dava süresini yakından takip edeceğiz. Önümüzdeki günlerde dava ile ilgili mahkeme “yayın yasağı” kararı da verebilir. Tercihim vermesin. Meraklı olanlar haberleri şimdiden fırsat varken okusun derim.

Müdüre hanımın tutuklanmasından sonra üç kişi hakkında daha tutuklanma kararı çıktı. İddia paraların bir kısmının yurt dışına kaçırılması şeklinde. Dava tarafları ağırlıklı şimdilik futbolcular. Bu dava daha gündemi çok meşgul eder. İşin ucu Banka üst yönetimine kadar uzar mı zaman gösterecek. Zira davacı taraf yaptığı açıklamalar ile banka üst yönetimini de suçluyor.

İzleyip göreceğiz! Takipte kalın!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Bankacılık Uzmanı     www.bankavitrini.com

*************

EK OKUMA: 

Operasyonsuz bankacılık risk mi? – BankaVitrini

KARA PARA TRAFİĞİNDE BANKALAR SINIFTA KALDI – BankaVitrini

Bankacıların KARA PARA aklamada sorumluluğu yok mu? – BankaVitrini

BANKACILIKTA İÇ SAVAŞ – BankaVitrini

Performans Sisteminiz batsın! – BankaVitrini

Modern Haçlılar Soros Çocukları Out, McKinsey Çocukları In – BankaVitrini

NE İDİĞİ BELİRSİZ BÖLGE SATIŞ MÜDÜRLERİ – BankaVitrini

Bölge müdürlüklerinin çöküşü nasıl oldu? – BankaVitrini

Bölge Müdürlüklerinin fişini kim çekecek? – BankaVitrini

 

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ VE ZOMBİ ŞİRKETLERİN DURUMU

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Türk bankacılık sektöründe sermaye maliyeti son 4-5 senedir sermaye kârlılığından daha yüksektir.
  • Öz kaynaklar gerek enflasyon karşısında gerekse dolar bazında reel olarak erimektedir.Sektöre enflasyon düzeltmesi yaptırılsa karlılık ve Özkaynak durumundaki zayıflama çok net anlaşılabilir aslında.
  • Özetle, bankacılık sektörü başta yabancı sermaye olmak üzere yatırımcılar nezdinde eski cazibesini yitirmiştir, piyasa değeri defter değerinin altına inmiştir bir çoğunda…

İşin reel sektör bacağında ise özellikle zombi duruma düşmüş ve gerçek anlamda katma değer üretemeyen çok sayıda şirket var ve eğer biz yine bu şirketleri kurtarmaya çalışırsak tüm finansal istikrarı tehlikeye atarız. Tabi ki dönemsel sıkıntıya uğrayan ve gerçekten gelecek vaad eden reel sektör şirketlerine finansal kuruluşlar el uzatsın, ancak bu yapılırken ciddi çalışmalar, projeksiyonlar ve mali analizler ile finansal kuruluşlar bilimsel gerekçelerle ikna edilerek yapılsın. Yoksa her isteyen reel sektör firması popülist gerekçelerle yeniden yapılandırma kapsamına alınırsa zaten üzerinde ciddi kredi riski taşıyan bankaları iyice zora sokar ve gelecekte domino etkisi ile tüm ekonomiyi 2001 krizindeki gibi ciddi bir çöküş sürecine taşırız.

Son yıllarda performansı düşen bankalarda esasında sermaye artırımı gerekiyor iken, şayet onların sağlıklı şekilde yaşamlarına devam etmesini ve gelecekte de kredi kanalı ile ekonomik büyümeye katkı sağlamasını istiyorsak çok dikkatli hareket etmeliyiz.

Ekonomide sağlıklı bir yaratıcı yıkım sürecinin hassasiyetle yönetilmesi, verimli ve etkin çalışan şirketlerin desteklenerek geleceğe daha güvenli adımlar atılması için elzem görünüyor.

Son söz: Bedava öğle yemeği yoktur (There is no such thing as a free lunch)

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yapı Kredi Plaza yıkılıyor mu?

İstanbul’un iş ve finans merkezi Levent’in en değerli lokasyonlarından birinde bulunan Yapı Kredi Plaza’da kentsel dönüşüm hazırlığı yapılıyor. A sınıfı ofis özelliğini kaybeden Yapı Kredi Plaza’nın son deprem raporuna göre yıkılması gündemde.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünyanın en önemli metropollerinden İstanbul’un en pahalı ofislerinin yer aldığı Levent hattında konumlanan ofislerde boşluk oranı yüzde 6’lar seviyesine kadar inmiş durumda. Son dönemde yeni ofis arzının olmaması nedeniyle bu hatta konumlanan ofisler, deyim yerindeyse kapanın elinde kalıyor. Bu hatta yer alan ve 1989 yılında Koray İnşaat tarafından inşa edilen ve uluslararası şirketlere de ev sahipliği yapan Yapı Kredi Plaza, havalimanına, metroya ve köprülere yakınlığı ile öne çıkıyor.

DEPREM RAPORU: YA GÜÇLENDİRME YA YIKIM

Yaklaşık 10 yıldan bu yana gayrimenkul piyasasında plazanın yıkılıp yeniden projelendirileceğine dair söylentiler dolanıyordu. Son günlerde yeniden alevlenen bu söylentilerin fitilini ateşleyen ise plazanın depreme karşı güvenli olmadığını içeren deprem raporu oldu. Alınan rapora göre, plazanın güçlendirilmesi ya da yeniden yapılması gerekiyor.

Sektörden aldığımız bilgilere göre, A sınıfı ofis özelliğini kaybetmiş bir ofis olan Yapı Kredi Plaza’nın bulunduğu devasa alan, tarafların anlaşıp yıkım kararı almaları halinde İstanbul’un en değerli ofis, konut, çarşı gibi donatıları içeren bir karma projeye dönüştürülebilir.

LEVENT’İN GELİŞİMİNİN SİMGESİ

Haluk Tümay ve Ayhan Böke tarafından tasarlanan Yapı Kredi Plaza binaları, 1989 yılında Koray İnşaat tarafından, İstanbul 4. Levent’te inşa edildi. Yine 4. Levent’te bulunan Sabancı Center da iki mimar tarafından tasarlanmıştı.

Yapı Kredi Plaza projesi, İstanbul-Levent’te yapılan ve bu bölgenin iş merkezi olarak gelişmesine öncülük eden ilk modern iş merkezi olarak biliniyor. Koray İnşaat bünyesinde tasarlanıp inşa edilen ve her biri 20 katlı 3 bloktan oluşuyor.

Ekonomist

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

İKİNCİ ÇEYREK MİLLİ GELİR VERİLERİ NE DİYOR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Büyüme kompozisyonu, gerek büyümenin sürdürülebilirliği gerekse dezenflasyon süreci açısından önemli bir unsur olarak öne çıkmakta. Özellikle salgın sonrası dönemde, büyüme oranları görece yüksek olurken çoğunlukla iç talep kaynaklı gerçekleşmişti. TÜİK tarafından 2024 yılının ikinci çeyreğine ilişkin açıklanan Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verilerine göre ise, sabit fiyatlarla milli gelir bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,1, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 2,5 oranında arttı. Revize edilen verilere göre, yılın ilk çeyreğinde bu oranlar sırasıyla yüzde 1,4 ve yüzde 5,3 olarak gerçekleşti. Dolayısıyla yılın ilk yarısında milli gelir yıllık bazda yüzde 3,8 oranında artış kaydetti. Söz konusu veriler, iktisadi faaliyetin yılın ikinci çeyreğinde dezenflasyon patikasıyla uyumlu olarak yavaşladığını göstermekte. Bu yazıda, yılın ilk yarısındaki iktisadi faaliyet ana eğilimini milli gelir verileri çerçevesinde harcama ve üretim yönünden inceliyoruz.

Harcama Yönünden Gelişmeler

Yılın ilk çeyreğinde büyümeye en yüksek katkı nihai yurt içi talepten geldi. Söz konusu katkı, büyük ölçüde özel tüketimdeki artıştan kaynaklanırken, bunda ücret artışları, firmaların ilave kampanyaları ve öne çekilen talebin etkisi de görüldü.[1] İkinci çeyrekte ise parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerinin devreye girmesiyle birlikte nihai yurt içi talepte belirgin bir yavaşlama gözlemliyoruz. Nitekim bu dönemde, stoklarla birlikte değerlendirildiğinde yurt içi talebin yıllık büyümeye katkısı 1,2 puana gerilerken dış dengedeki olumlu görünümle beraber net ihracat da yıllık büyümeye pozitif katkı verdi (Grafik 1). Bu çerçevede, yılın ilk yarısında büyüme bileşenlerinin giderek daha dengelenen bir talep görünümüne işaret ettiğini değerlendiriyoruz.

Üretim Yönünden Gelişmeler

GSYH verileri üretim yönünden değerlendirildiğinde ise, ilk çeyrekte olduğu gibi ikinci çeyrekte de yıllık büyümenin temel belirleyicisinin hizmetler sektörü olduğu görülüyor (Grafik 2). Bu dönemde yıllık bazda yüzde 3,1 oranında büyüyen hizmetler sektörünün büyümeye katkısı geçen çeyreğe göre azalmakla birlikte, halen yüksek seyretmekte. Öte yandan sanayi katma değerinin yıllık büyümeye katkısı, ikinci çeyrekte negatife dönerek 0,4 puan aşağı yönlü bir etki yaptı. Çeyreklik bazda bakıldığında da, yüzde 0,1 artışla yatay seyreden GSYH’de sanayi üretiminin katkısının azaldığı görülüyor.[2] Sanayi sektöründeki bu zayıf görünümü yorumlarken ise, söz konusu döneme ilişkin takvimsel gelişmeleri de değerlendirmeye almakta fayda var. Nitekim bu yıl ikinci çeyreğe denk gelen iki bayram tatilinin de hafta sonu ile birleştirilmesi sonucu ortaya çıkan köprü günleri ilave bir takvim etkisi oluşturuyor.

Bu noktada belirtmek gerekir ki; açıklanan mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış veriler, ilgili aylardaki dini bayramlar kaynaklı çalışma günü eksikliğini dikkate alsa da köprü günleri ile bağlantılı çalışma günü kayıplarını dikkate almamakta. İşte bu durum, köprü günlerinin olduğu aylarda sanayi üretiminde ilave oynaklığa neden olabiliyor. Grafik 3’te de görüldüğü üzere, sanayi üretiminin aylık değişimi dikey çizgilerle gösterilen köprü günlerinin yer aldığı aylarda ilave bir oynaklık gösteriyor. Üstelik bu oynaklık, köprü günü içeren ayların hemen hemen hepsinde aşağı yönlü ve bazı aylarda yatay kesikli çizgi ile gösterilen bir standart sapma aralığını da aşabiliyor. İkinci çeyreğin ilk ayı olan nisanda da benzer bir görünüm söz konusu. Sanayi üretimi, köprü günü içeren iki ayın denk geldiği ikinci çeyrekte oldukça dalgalı bir seyir izledi[3] ve çeyreklik bazda yüzde 3,9 oranında daraldı.

Buradan hareketle köprü günlerinin sanayi üretimine etkisini, önceki çalışmalar[4] ile uyumlu bir şekilde yeniden hesapladık[5] ve bir köprü gününün sanayi üretimini aylık bazda yüzde 1,3 civarında düşürdüğünü bulduk. Buna göre farklı yöntemlerle yaptığımız hesaplamalar, ikinci çeyrekte köprü günlerinin sanayi üretiminin çeyreklik değişimi üzerindeki aşağı yönlü etkisinin 0,8 ila 2,3 yüzde puan aralığında olduğunu gösteriyor.

Sanayi üretimi ile sanayi katma değeri arasındaki yüksek eş bağıntıyı ve sanayi katma değerinin GSYH içindeki ağırlığını göz önüne alarak yaptığımız tahminlere göre, köprü günleri sanayi üretimi üzerinden GSYH’nin çeyreklik büyümesini 0,15 ila 0,45 yüzde puan aşağı çekebiliyor.[6] Bu yılın ikinci çeyreğinde varlığını gösteren söz konusu aşağı yönlü etkinin, üçüncü çeyrek sanayi üretimi ve milli gelir verilerinde mekanik olarak yukarı yönlü bir etki yaratabileceğini not düşmek isteriz.

Özetle, 2024 yılının ilk yarısına ilişkin milli gelir verileri, ilk çeyrekte öne çekilmiş talep ve ikinci çeyrekte köprü günleri gibi faktörleri göz önünde bulundurduğumuzda, iktisadi faaliyetin ana eğiliminde ılımlı ancak para politikasının gecikmeli etkileriyle giderek artan bir zayıflama gerçekleştiğini gösteriyor. Üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler ve yüksek frekanslı veriler de yurt içi talebin yavaşlamaya devam ettiğine işaret etmekte. Bu çerçevede, yılın ikinci yarısında talepteki dengelenmenin dezenflasyon sürecine katkısının güçlenerek sürmesini bekliyoruz.

TCMB – Abdullah KAZDAL / Ece TAŞAN

***************

[1] Geçmiş çalışmalar döviz kuru başta olmak üzere maliyet beklentilerinde artış ve gelecekteki finansal koşulların görece daha sıkı olacağı gibi öngörüler ile enflasyon beklentilerindeki bozulmanın tüketim ve yatırım talebini öne çekmeye neden olabileceğine işaret etmekte (Crump ve diğ., 2022; Dräger ve Nghiem, 2021; D’Acunto ve diğ., 2019; Duca-Radu ve diğ., 2021).

[2] Zincirleme endeks yönteminde GSYH’yi oluşturan alt kalemlerin katkılarının toplamı, ilgili dönemdeki GSYH değişimini her zaman vermeyebilir.

[3] Nisanda yüzde 5 düşüş, mayısta yüzde 1,8 artış ve haziranda yüzde 2,1 düşüş.

[4] Bozok ve Kanlı, 2013; Yüncüler, 2015; Yüncüler, 2024

[5] Söz konusu hesaplamalar, devam eden Taşan (2024) çalışmasının ilk bulgularını içermekte.

[6] Sanayi katma değerinin GSYH içindeki ağırlığının son beş yıl için ortalaması (2019-2023) yüzde 19,8’dir.

Kaynakça

Bozok, İ., & Kanlı, İ. B. (2013). Impact of “De facto” bridge holidays. CBT Research Notes in Economics.

Crump, R. K., Eusepi, S., Tambalotti, A., & Topa, G. (2022). Subjective intertemporal substitution. Journal of Monetary Economics, 126, 118-133.

D’Acunto, F., Malmendier, U., Ospina, J., & Weber, M. (2019). Exposure to daily price changes and inflation expectations (No. w26237).

Dräger, L., & Nghiem, G. (2021). Are consumers’ spending decisions in line with a euler equation? Review of Economics and Statistics, 103(3), 580-596.

Duca-Radu, I., Kenny, G., & Reuter, A. (2021). Inflation expectations, consumption and the lower bound: Micro evidence from a large multi-country survey. Journal of Monetary Economics, 118, 120-134.

Taşan, E. (2024). İktisadi Faaliyet Göstergelerinde Oynaklık ve Köprü Günleri. TCMB, devam eden çalışma.

Yüncüler, Ç. (2015). Estimating the bridging day effect on Turkish industrial production. CBT Research Notes in Economics.

Yüncüler, Ç. (2024). Sanayi üretiminde köprü günü etkileri. Akbank Tematik Notlar Serisi.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.