Connect with us

BANKA ANALİZLERİ

Ahlaksız olanın İŞ ETİK kuralı olur mu?

McDonald’s Genel Müdürü Steve Easterbrook, bir çalışanı ile ilişkiye girdi diye atıldı. Bu Türkiye’de olsaydı hele de bankacılık sektöründe ne olur du biliyormusunuz?

Yayınlanma:

|

McDonald’s genel Müdürü Steve Easterbrook, şirkette çalışan biri ile “duygusal yakınlaşmaya girdi” diye işten çıkarıldı. Üstelik adam bekar. Üstelik ilişkinin “taciz değil karşılıklı rıza ile yaşandığı” savunmasına rağmen. Bahsettiğimiz adan sıradan biri değil. Yıllık 16 milyon USD maaş alan biri. Prim – İkramiye kısmına girmiyorum. Yanlış yaparsan acımazlar. Orası ABD çünkü. Kapitalizmin merkezi :  Liyakat da işler, iş ahlak kuralları da, Kurumsallık da, İŞ ETİK kuralları da.  Firma gerekçesinde, “Şirket marka değeri ve imajına zarar verildiği”  için kovduk dedi. 
Ya bizde.
Bu kadar hassas kuralları Bankacılık sektöründe Türkiye’de işletseniz mesela Banka Üst Yöneticilerin yarısının koltuğu gider. Bölge müdürlerinin yarısından fazlası gider. Müdürlerin üçte biri gider. O kadar ahlaksız bir sektör abartısız. Bu işin erkeği kadını yok bu arada. “Abartma” diyenler çıkacaktır o zaman ya art niyetlisiniz ya da çok safsınız derim.
Çok basiti, “Erol gibi eski bankacılar  BankaVitrini’nde niye yazıyormuş, bankada çalışmış birinin yazması etik değilmiş”. Bankadan ayrıldıktan sonra sizin gibi milyon dolarları yurtdışında gezip tozup yemeliydim. Haklısınız, özür dilerim.
Meydan boştu haklısınız. İstediğiniz gibi at koşturuyordunuz haklısınız. İnsanları ezim ezim eziyordunuz da kimsenin sesi çıkmıyordu, ne güzel günlerdi haklısınız. Tekerinize çomak soktuk haklısınız. Ömrünü 10-15 yılını hatta 20 yılını kurumuna adamış adamları kapı önüne koymak etik oluyor ama bu insanlar yaşadıklarını yazınca etil olmuyor öyle mi. “Hadi oradan” der geçerim sadece!
İş Etik kurallarını McKinsey artıklarından öğrenecek değiliz
İş etik kurallarını en son öğreneceğiniz insanlar McKinseyci Prens ve Prensesleridir. Kuşkunuz olmasın. Kimleri ezerek, kimlerin arkasından ne kadar dolaplar çevirerek nerelere geldiğinizi sektörde bilmeyen mi var. Yaptıklarınız etik öyle mi?

Sahayı bilmediğiniz için bu topraklara, bu insanlara bu sanayiciye yabancı olduğunuz için çözümü Bölge Müdürlükleri kurarak aşmaya çalıştınız. İnsanca davranan Bölge Müdürlerinin başını yediniz. Çalışanına mobbing uygulayan Bölge Müdürlerini el üstünde tuttunuz. Bu arada o bölge müdürlerin yaptığı ahlaksızlıklara, tacizcilere, rüşvetlere göz yumdunuz, usulsüzlükleri görmezden geldiniz. Bu nu etik çalışma anlayışınız?
Sizin koltuğunuzdan başka, kesenizi doldurmak dışında kaygınız yok, etik kuralınız hiç yok bilmeyen mi var?  İki gün daha fazla o koltukları sıcak tutabilmek için her türlü taklalar attığınızı el elek öptüğünüzü, yalakalıklar yaptığınızı bilmeyen mi var?
Bankacılık camiası küçüktür aslında. Kim kimin ne olduğunu. kim kimin adamı olduğunu herkes bilir. İşte liyakat sistemi de o noktada çöktü. Birileri birilerinin hep adamı olmayı ve öyle kalmayı tercih etti. Sahibinin sesi olmayı tercih etti. Kalkmışlar çevreye ahkam kesip, iş ahlakından bahsediyorlar.” Hem arsız hem yüzsüzler” ne diyelim.
Tarihte örnekleri çoktur , “Hızır Paşalar” bu topraklarda bitmez
Tarihe meraklı olanlar bilir.  16. Yüzyıl – 1500 yıllarda, “Hızır Paşa” diye bir figür vardır. Hızır Paşa  Sivas’ta yedi Ulu ozandan bir kabul edilen Pir Sultan Abdal’ın yanında yetişir. Yedi yıl eğitimden sonra Pir Sultan Abdal’dan icazet ister “ben artık oldum gidip büyük adam olayım vatana millete hayrım dokunsun” der. Pir Sultan, icazet verir ama “bu iş hayırlı olmaz” demeyi de ihmal etmez ve devam eder. “Sen gider büyük adam olursun gelir bir de beni asarsın” der. Tıpkı MİY’lerin ben artık “Müdür olmaya hazırım” demeleri gibi Bölge Müdürlerinin “ben Grup müdürlüğüne hazırım” demeleri gibi yani. Grup Müdürlerinin “GMY olaya Hazırım”, GMY’lerin “GM olmaya hazırım” demeleri gibi. Neyse gelelim hikayemize, icazeti alan Hızır gider İstanbul’a Padişahın himayesine girer. Kısa sürede kendini gösterir “Paşa” unvanı alır tesadüf bu ya Sivas’a Vali atanır. İlk işi görkemli bir yemek hazırlar ve Pir Sultanı huzuruna çağırır. Huzura gelen Pir Sultan abartılı yemeği görünce “beni bırak bizim köpekler bile bu yemeği yemez, bu yemekte haram vardır, hırsızlık vardır, yetim hakkı vardır” der. Rivayet o ki köpekler getirtilir ve gerçekten yemezler. Bunun üzerine sinirlenen Hızır Paşa Pir Sultanı zindana arttırır.  Bir süre sonra da idam ettirir. Sivas Meydanında idam etmek yetmez haklın taşlaması istenir. Halk taş yerine Güller atar.

“şu ellerin taşı bana hiç değmez,
İlle de dostun bir tek gülü yaralar beni”

dizeleri son sözlerinden olur. Bugün Hızır Paşa soytarısını bilen yoktur ama Pir Sultan Abdal’ı dünya tanır. Bilmediğini bir şey var ise o da “yolumuz Hızır Paşa soysuzların değil Pir Sultan yoludur”.
Bu tarihi gerçeklerden iş etik kuralı mı çıkarmak istiyorsunuz. Başlayalım. Yıllarca emek verip başarı hikayeleri verdiğimiz, sayemizde terfiler alanlar tarafından boğazlanıp kapı önlerine konduk. McKiney / Soros artıklarının kurdukları haram düzenine uyum sağlayamadığımız doğrudur.  Hırsızlıklara, yağmacılara, halkını soymak üzerine kurdukları düzenin sofrasına oturmadık, oturtmadık doğrudur. Bundandır “aç kaldığımızı bilsek bile el ayak öpmediğimiz. Koltuk uğruna yalakalık yapmadığımız”.
“Yaşam tarzlarımız, Kültürlerimiz farklı” doğrudur
Önceden de yazdım, Georges Politzer’in  “Felsefenin Temel İlkeleri” kitabında lise yıllarında okumuştum bu cümleyi ve benimseyip hayatımız merkezine koymuştum :  “Yaşam tarzınız ne ise düşünce tarzınız da o oluyor zamanla” şaşırmıyorum o nedenle.  Kültürsüzlüğünüz “Kültürünüz” olmuş haberiniz yok. Hızır Paşa olmuşsunuz haberiniz yok. Güç, makam, şöhret sizin olsun korkularınız ile yaşamaya mahkumsunuz. Ha o kazandığınız paralar mı? Yiyemeyeceğinizi de göreceksiniz.  
Ne demişti Nazım : “Yaşamak; teslim olmadan, boyun eğmeden, el etek öpmeden yaşamaktır”.

Erol TAŞDELEN
25 yıllık banka emekçisi
[email protected]

Ali Coşkun

Türkiye Bankacılık Sektöründe KMO Gerçeği: 2018-2025 Arası Dönüşüm

Yayınlanma:

|

Yazan:

KMO Nedir?

Kredi-Mevduat Oranı (KMO), bankaların topladıkları mevduatın ne kadarını kredi olarak kullandırdığını gösteren temel bir göstergedir:

KMO = Toplam Krediler / Toplam Mevduatlar

Finansal istikrar açısından bu oran, hem bankaların risk düzeyini hem de kredi politikalarının sürdürülebilirliğini izlemek için kritik önemdedir.

2018-2020: Aşırı Kredi Genişlemesi

Bu dönemde KMO oranı %115-120 seviyelerindeydi. Yani bankalar her 100 TL mevduata karşılık 115-120 TL kredi veriyordu. Bu durum:

  • Sistemin kendi kaynağının ötesinde kredi genişlemesi yaşadığını,

  • Kredi finansmanının bir bölümünün dış kaynaklar veya özkaynaklarla karşılandığını gösteriyordu.

Ancak yüksek KMO:

  • Likidite riskini artırıyor,

  • Dış şoklara karşı kırılganlığı büyütüyordu.

2021 Sonrası: Politikada Sıkılaşma ve Yeni Dönem

2021’den itibaren TCMB’nin uygulamaya koyduğu politikalar sektörü dönüştürmeye başladı:

  • Aktif rasyosu düzenlemesi

  • Makroihtiyati tedbirler

  • Kur korumalı mevduat uygulaması

  • TL’yi destekleyici adımlar

Bu düzenlemeler sonucunda:

  • Bankaların kredi verme iştahı azaldı,

  • Mevduat toplama motivasyonu arttı.

2023-2025: KMO Geriliyor

Bu politikalar sonucunda:

  • 2023 itibarıyla KMO %90’ın altına geriledi.

  • 2024 ve 2025’in ilk yarısında oran %80-90 aralığında seyrediyor.

Artık bankalar her 100 TL mevduata karşılık yalnızca 80-90 TL kredi kullandırıyor.

Bu durum, sistemin:

  • Daha temkinli ve kontrollü çalıştığını,

  • Likidite açısından daha güçlü konuma geldiğini göstermektedir.

Ancak Sorunlar da Var: Krediye Erişim Zorlaştı

Düşen KMO’nun bazı olumsuz yansımaları da oldu:

  • KOBİ’ler başta olmak üzere reel sektör krediye ulaşmakta zorlandı.

  • Bu durum, konkordato ve iflaslarda artışa neden oldu.

Ne Yapılmalı?

Bu süreçte atılması gereken adımlar:

  1. Uzun vadeli, TL bazlı, istikrarlı mevduat yapısı oluşturulmalı.

  2. Bankaların kaynak yapısı çeşitlendirilerek dışa bağımlılık azaltılmalı.

  3. Tasarruflar artırılmalı, sermaye piyasaları derinleştirilmeli.

  4. Krediye erişimi kolaylaştıracak, yenilikçi finansman araçları geliştirilmeli.

Devletin Rolü: KMO ve Dolaylı Borçlanma

KMO’nun düşürülmesiyle birlikte:

  • Bankalar daha az kredi verirken,

  • Krediye verilmeyen kaynaklar devlet tahvillerine yönlendirildi.

Bu sayede:

  • Hazine, risksiz ve ucuz borçlanma imkânı buldu.

  • Ancak bankalar faiz riski taşıyan menkul kıymetleri bilançolarında tutmak zorunda kaldı.

KMO’daki düşüş, finansal istikrar için olumlu olsa da, reel sektöre verilen desteğin azalması, ekonomik büyümeyi sınırlandırmaktadır. Bu ikilem, Türkiye’nin kredi sistemi ile tasarruf yapısı arasındaki dengesizliğin yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.

Dezenflasyon sürecinde piyasadaki talebi azaltmak, kamu finansmanını sağlamak ve TL’ye geçişi desteklemek amacıyla uygulandı.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor

Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

DenizBank, tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.

“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”

DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Patrona Uyarı: Banka Kredileri, Özkaynak Değildir

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.

Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.

Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?

Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.

Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.

Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.

Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.

Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.

Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.

Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.

Ve bunun en temel sebebi şudur:

Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.

Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;

Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.

Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.

Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.

İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.

Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.