AKTİF RASYOSU ( AR ) formülünün iki temel amacı vardı. Birincisi, Dolarizasyonu önlemek. İkincisi, TL Kredileri artırarak, Bankaları Piyasaya çekmek. Başarılı olup olmadığını Deneyimli Bankacı Erol TAŞDELEN yazdı
Kamu adına Bankacılık işlemlerini Denetleyen ve Düzenleyen Kurum olan BDDK, günlük, haftalık, aylık ve yıllık olarak banka verilerini topluyor, yayınlıyor ve değerlendiriyor.
Kredilerde durum
Aslında 2020 Ocak – Şubat ayı çok iyi başlamıştır. 2018 Kriz koşullarına göre olumlu bir hava oluşmuştu. 2020 Mart ayında “Covid-19 ve sürecin Pandemiye dönüşmesi” dillendirilmeye başlayınca Nisan 2020’den itibaren Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar 2018 / 2. çeyreğinde başlayan sert fren sistemine tekrar bastı. 2019 yıl sonu verileri kesinleştiğinde 2020 Nisan ayı gelmişti. 2019 yıllık bazda sektör Kredilerde 6,6 milyar USD küçülmüştü. Aslında sektörü Kamu Bankaları kurtarmıştı. Kamu Bankaları 9,5 milyar USD Kredilerde büyürken; Yabancı bankalardaki küçülme 6,1 milyar USD; Yerli Özellerdeki küçülme ise 10 milyar USD’yi bulmuştur. Aktif Rasyo da nereden çıktı diyenler bu tablonun farkında olmayanlardı.
2019’da Mevduat da mı küçüldü
“Bankalar kredi vermediler ise para toplamamışlardır” diyenler için Mevduat gelişimine de bakalım. Sonuçlar, 2019 için ilginçti. Kredilerde 6,6 milyar USD küçülen bankalar mevduatı 46,6 milyar USD büyütmüşlerdi. Bu noktada ortada cevaplanması gereken sorular kendiliğinden çıkıyor ortaya. 46,6 milyar USD Mevduat topluyorsun, üzerine 6,6 milyar USD Kredi kapatıyorsun yani ortada 53,2 milyar USD’lik bir fazlalık oluşuyor. Nisan ayında “Bankalar 50 milyar USD’yi ne yaptı” diye yazmış, BDDK’nın bunu üzerine gitmesi gerektiğini savunanlardan olmuştum. O dönemde bizden başka yazan da olmadı zaten. Yerli yabancı raporları hem 25 yıllık Bankacılık deneyimi hem de 4 yıllık Özel Sektör deneyimi ile işim gereği takip ederim bu tablo hiçbir raporda yer almadı ama “Bankalara AKTİF RASYO sopası” cümlelerinden bol bol yazıldı. Raportörler para ile hizmet verdikleri bankaların gözü ile olaya bakarken benim tek ölçüm içinde bulunduğum Türkiye’nin de geleceği olan “Sanayicinin durumu” idi.
AKTİF RASYO ( AR ) Formülü nasıl çıktı, amaç neydi
2020 Mart ayında Pandemi süreci ile başlayan kredilerde Bankacılık Sektörünü yakından takip eden BDDK ve TCMB, önce şikayetlerin yoğunlaştığı “Ücret ve Komisyonlarda” 10.02.2020 tarihinde 34035 sayılı Resmi Gazete yayınlanan Yönetmelik ve Tebliğ ile düzenlemeleri ve tarifeleri 1 Mart – 1 Nisan 2020’de yürürlüğe koydu. BDDK 9000 ve 90003 sayılı Kurul Kararı ile Aktif Rasyoyu ( AR ) ilan etti ve 1 Mayıs 2020 ve 1 Nisan’da uygulamaya koydu. Ücret ve Komisyonlar ile ilgili uygulamayı tahmin eden bankalar Aktif Rasyo ( AR ) uygulamasında ilk bir iki ay uyum sağlamada zorlansalar da ceza ağır olunca mecburen uymak zorunda kaldılar. AR Formül ile BDDK Bankalara “size Bankacılık Lisansını sadece para toplayın diye vermedim, kredi de verin” mesajının formüle edilmiş haliydi aslında. AKTİF RASYO ( AR )‘nin iki amacı vardı. Birincisi, Dolarizasyonu önlemek. Zira bankalar müşterilerini döviz almaya yönlendiriyor, Gerçek Kişilerin Yabancı Para cinsinden mevduatları her geçen gün artıyordu. Formülde Yabancı Mevduatta yoğunluk yaşayan bankalar cezalandırılıyordu zira. Bu durumda karşısında; Yabancı Mevduatta yoğunluk yaşayan bankalar vadeli mevduat yapmamaya, hatta mevduat çıkışlarına izin verdi. Zira, hızlı kredi artırılamaz ama mevduat düşürülebilirdi. Özel yerli ve yabancı bankalar o dönemde Yabancı Mevduata en fazla %0,5 /ay faiz verirken, Kamu Bankaları YP Mevduata % 1,5-2 faiz verince önemli sayılabilecek bir hacim Yabancı Mevduat Kamu Bankalarına kaydı. Kamu Bankalarındaki geçmişte YP Mevduat kaybının önemli bir kısmı buradan telafi edilmiş oldu. Formülde amaçlanan ilk hedefe ulaşılmıştı. İkincisi, Kredilerin artması ama “Türk Parası” şeklinde artması idi. Bankaların ilk tepkisi “Yabancı Para kredileri TL’ye çevirmek” için müşterilerini ikna etmeye çalışılması oldu. O dönemde toplam krediler artmadı ama TP Krediler düşerken, TP Krediler arttığından anlamış olduk ve yazdık. Kredi artış amacına ulaşıldı mı 2020’ye daha yakından bakalım.
2020 Kredilerde neler oldu
BDDK aylık bazda 2020 Eylül ayı verilerini yayınladı. 2020 ilk dokuz ayına baktığımızda krediler sektörde sadece 11,6 milyar USD % 2,6 büyümüş durumda. Ufak da olsa bu büyüme yine Kamu Bankaları sayesinde oldu. Zira Kamu Bankaları 11,6 milyar TL, % 8,8 Kredilerde büyürken; Yabancı Sermayeli Bankalar mevcudu korudular. 110 milyar USD Kredi hacimleri nerede ise sabit kaldı. Yerli Özel Bankalar ise 6,5 milyar USD % 4,7 küçüldüğü görüldü. Yerli özeller, 2019’da da 10 milyar USD küçülürken toplamda 2 yıl bitmeden 15 milyar USD küçülmüş oldu.
2020’de Mevduat nasıl gidiyor
Bankacılık Sektörü USD bazlı Mevduatta 2020 ilk 9 ayında 12,4 milyar USD Mevduatını artırdığını görüyoruz. Artış oranının % 2,9‘da kalması sektöre beklenen yeni mevduat girmediğini gösteriyor. AKTİR RASYO ( AR ) Formülünün de etkisi ile Kamu Bankası Toplam Mevduatını 27,1 milyar USD artırırken; Yabancı Sermayeli bankalar 4,8 milyar USD; Yerli Özeller de 9,9 milyar USD Mevduat kaybı yaşadı.
AKTİF RASYOSU ( AR ) işe yaradı mı
Kapalı kapılar arkasından bankalar TBB – Türkiye Bankalar Birliği ortamında formülden rahatsızlığını BDDK’ya ulaştırmaya çalışsalar da fazla etkili olamadılar. Özellikle Yabancı Sermayeli bir bankanın eski CEO’su aracılığı ile cılız bir muhalefet ses çıksa da sektör Aktif Rasyo ( AR ) formülünü kabullenir görüldü. Ta ki 2020 Kasım ayına kadar. 2020 Kasım ayında Hazine ve Maliye Bakanının ve TCMB Başkanının değişmesi ile Bankalar TCMB yeni Başkanı ile yaptıkları toplantıda ve Yabancı Rapor hazırlayan Rating kurumları hızlıca Aktif Rasyosu’nun bankalar önünde engel olduğunu yüksek ses ile dillendirir oldular. TCMB yeni yönetimin de bunu desteklemesi ile BDDK gelen baskılara dayanamayarak sanki Pandemi bitmiş gibi Covid-19 Sürecinde yapılan formülün 31.12.2020 tarihinde yürürlükten kaldırılacağını 24.11.2020’de açıkladı. Yapılan açıklamada; “COVID-19 salgını nedeniyle küresel piyasalardaki belirsizliklerin ve risklerin yüksek olduğu bir dönemde, pandemi sürecinin ekonomimize, piyasaya, üretime ve istihdama olumsuz etkisini mümkün olan en az seviyeye indirmek ve bankaların ellerinde bulundurduğu kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla” konan uygulamanın kaldırılacağını duyurdu. Demek ki BDDK önümüzdeki dönemde Pandemi sürecini aşılacağını öngörüyor.
Neyse! Sonuca bakalım AKTİF RASYO ( AR ) formülü işe yaradı mı?
Yukarıda ikinci amacın yani “kredilerde artışın” amacına ulaşmadığını rakamlar ile ortaya koyduk. Örneğin, Yerli Sermayeli bankalar krediyi büyüterek değil, mevduatı küçülterek formülü tutturmuş. Kamu Bankaları Devletin imkanları ile yaratılan Parayı dağıtırken altı ayda %50 Aktif büyüme sağladılar. Bir o kadar da kredileri arttı. 70-80 yılda geldikleri kredi hacminin % 50’sini altı ayda dağıttılar. Yabancılar sermayeli bankalar seyretmiş ( krediler sabit kaldı ); Yerli özeller de kredi vermekten kaçınıp mevcudu dahi koruyamamışlar.
Peki Dolarizasyona bakalım işe yaramış mı?
Gerçek Kişilerde Dolarizasyon 2020 Kasım ayına %60‘i geçerek girdi. Görüldüğü gibi Aktif Rasyo ( AR ) formülü bunda da işe yaramamış. Bu güne kadar AKTİF RASYO’ya uyma şartlarını yerine getiremediği için kaç banka ne kadar ceza yedi BDDK açıklar ise iyi olur. Tabi bu süreçte uygulamadan korkup kaçan mevduatlar ne kadar çıktı hesaplamak çok zor.
Kısaca, bizden ana tablo bu kadar, “Atılan taş ürkütülen kurbağaya değdi mi” onu da Formülü bulup ortaya atanlar hesaplayıp açıklasın.
Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Siyaset Bilimci, www.bankavitrini.com yazarı
Singapur, küresel finans dünyasını sarsan tarihi bir kara para aklama soruşturmasını tamamladı. UBS Group, Citigroup, Julius Baer ve Credit Suisse gibi dünyanın önde gelen finans devlerinin de aralarında bulunduğu dokuz kuruluşa toplam 21,5 milyon dolar para cezası kesildi. En yüksek ceza 4,5 milyon dolarla Credit Suisse’e verildi.
Singapur Tarihinin En Büyük Mali Operasyonu
2023 yılında başlatılan soruşturma kapsamında; yaklaşık 2,3 milyar dolarlık yasa dışı varlık tespit edildi, 10 yabancı uyruklu kişi tutuklandı. Bu kapsamda gerçekleştirilen operasyonlar, Singapur tarihindeki en büyük finansal suç dosyası olarak kayıtlara geçti.
Ceza Alan Kurumlar ve Gerekçeler
Singapur Para Otoritesi (MAS) tarafından yürütülen denetimlerde, aşağıdaki eksikliklerin tespit edildiği bildirildi:
Müşteri risk analizlerinin yetersiz yapılması
Servet kaynaklarının izlenmemesi
Şüpheli işlemlerin zamanında raporlanmaması
Cezaya çarptırılan finansal kurumlar ve ceza miktarları şöyle:
Credit Suisse: 4,5 milyon dolar
UOB Kay Hian: 2,85 milyon Singapur doları
Blue Ocean Invest: 2,4 milyon Singapur doları
Trident Trust Company Singapore: 1,8 milyon Singapur doları
UBS Group, Citigroup, Julius Baer, UOB ve LGT Bank: toplam 27,5 milyon Singapur doları (yaklaşık 20 milyon USD)
Sanıklara Hapis ve Sınır Dışı Kararı
Tutuklanan şüphelilere 13 ila 17 ay arasında değişen hapis cezaları verildi. Cezalarını tamamlayan bu kişiler kalıcı şekilde Singapur’dan sınır dışı edildi. Yetkililer, tekrar ülkeye girişlerinin yasaklandığını açıkladı.
Kara Paranın Kaynağı: Dolandırıcılık ve Bahis
Reuters’ın ulaştığı bilgilere göre, suç gelirleri büyük ölçüde yurtdışı dolandırıcılık şebekeleri ve online yasa dışı bahis siteleri üzerinden elde edildi. Aklanan paraların bir kısmı Singapur bankalarında tutuldu, bir kısmı ise lüks gayrimenkul, spor otomobil ve mücevher gibi alanlara yatırıldı.
Denetim Süreci Sıkılaşıyor
Singapur Para Otoritesi (MAS), finans kuruluşlarının dahili denetim sistemlerini güçlendirdiğini ve sürecin yakın takibe alındığını açıkladı. Ayrıca şeffaflığın artırılması ve kara paranın önlenmesi amacıyla yeni yükümlülükler getirileceği bildirildi.
Küresel bankacılık sistemi açısından Singapur gibi düzenleme konusunda sert tutum sergileyen finans merkezlerinin etkisi büyüyor. Özellikle Asya-Pasifik bölgesinde kara para aklamaya karşı yürütülen bu tür operasyonlar, yalnızca yerel değil, uluslararası finansın denetim reflekslerini de yeniden şekillendiriyor.
Kaynak: MAS (Monetary Authority of Singapore), Reuters, bankavitrini.com araştırma birimi
Türkiye’de artan konkordato başvuruları ve kolay alınabilen kararlar, sadece borçlu firmaları değil, tüm ekonomik sistemi derinden olumsuz etkilemektedir. Konkordato sürecine giren bir firma, reel piyasada zincirleme etkiler yaratarak tedarik zincirini bozar, fiyat dengesini sarsar ve güven ortamını zedeler. Bu bozulmalar hem konkordato öncesi hem de sonrası süreçte farklı şekillerde ortaya çıkar.
Konkordato Öncesi: Gizli Kriz Dönemi
Konkordato başvurusundan önceki süreçte firmalar mali sıkıntılarını genellikle gizler. Ancak piyasada dikkatli gözlerden kaçmayan bazı davranışlar bu sıkıntının sinyallerini verir:
1. Ödemelerde Gecikmeler ve Yapılandırma Talepleri
Firma, tedarikçilerine olan ödemelerini geciktirmeye başlar. Çek ve senetlerini döndürür, vadeleri uzatmak ister, borçlarını yeniden yapılandırma teklifleri sunar.
➡️ Bu durum piyasada güveni sarsar ve ticaret yavaşlamaya başlar.
2. Dampingli Satışlar ve Fiyat Bozulması
Nakit ihtiyacıyla firma, elindeki malları normal piyasa değerinin çok altında satar. Bu agresif fiyatlama, sektördeki diğer oyuncuları zararına satışa zorlar ve rekabeti bozar.
➡️ Piyasa fiyat dengesi altüst olur.
3. Yoğun Mal Alımı – Ödeme Geleceğe Yayılır
Firma, riskini çevreye yaymak için piyasadan vadeli mal toplamaya çalışır. Ödemeler geleceğe yayılırken, alacaklılar bu durumu genellikle fark edemez.
➡️ Risk, domino etkisiyle başka firmalara taşınır.
Konkordato Sonrası: Yasal Koruma Dönemi
Firma konkordato ilan ettiğinde borçları dondurulur ve alacaklılar tahsilat yapamaz. Bu durum reel piyasada yeni kırılmalara neden olur.
1. Tahsilat Zinciri Kırılır
Alacaklı firmalar tahsilat yapamayınca kendi ödeme dengeleri bozulur. Bu durum tedarik zincirinde domino etkisi yaratır.
➡️ Sağlıklı firmalar bile bu zincirleme etkiyle darboğaza girer.
➡️ Sadece borçlu firma değil, alacaklılar da finansal olarak cezalandırılır.
3. Mal Temini Zorlaşır
Konkordato ilan eden firma, piyasadan artık vadeli mal alamaz. Çoğu firma peşin çalışmak ister, bu da konkordato sürecindeki firmanın toparlanmasını daha da zorlaştırır.
➡️ Üretim ve ticaret hacmi daralır, istihdam riske girer.
Reel Piyasada Bozulma Nasıl Yayılıyor?
Etki Alanı
Bozulma Şekli
Ticari Güven
Şirketler arasında temkinli ve daralan ilişkiler
Nakit Akışı
Tahsilatlar aksar, ödemeler gecikir
Fiyat Mekanizması
Damping nedeniyle maliyetin altında satışlar
Bankacılık Sistemi
Kredi riskleri yükselir, yeni kredi muslukları kapanır
Tedarik Zinciri
Zincirleme iflas ve daralma etkisi
Sadece Borçlu Değil, Tüm Sistem Zarar Görüyor
Konkordato, yalnızca batmakta olan bir firmayı kurtarma süreci değildir. Yanlış kullanıldığında, reel sektörde ciddi güven kayıplarına, fiyat bozulmalarına ve ödeme zinciri krizlerine yol açar. Konkordato sürecinin şeffaf, denetimli ve gerçekten “iyi niyetli borçlular” tarafından kullanılması, sistemin sürdürülebilirliği için hayati önemdedir.
Konkordato; sadece borçlu firmayı değil, doğrudan ve dolaylı olarak onlarca firmayı, yüzlerce çalışanı, bankacılık sistemini ve genel piyasa dengelerini sarsar. Özellikle öncesinde sessiz ilerleyen kriz, piyasada açık yara haline gelir. Her konkordato, aslında güven ekonomisinin kırılma noktasıdır.
Finansal Çöküşe Giden Yol: Bu 5 Riski Tanıyor musunuz?
Riskleri yok etmek mümkün değildir ama yönetilebilir.
Her kurumun bir risk yönetimi politikası olmalıdır.
Riskler arasında etkileşim olabilir: Örn. likidite krizi sistemik krize dönüşebilir.
Finansal tablolarla ve rasyolarla bu riskler düzenli izlenmelidir.
Finans dünyası büyük kazançlar kadar büyük tehlikeleri de içinde barındırır. Bu tehlikeler çoğu zaman görünmezdir ve çoğu yatırımcı, girişimci ya da yönetici fark ettiğinde çok geç olabilir. Oysa bu riskleri önceden tanımak, finansal krizlerden korunmak için en büyük silahtır.
İşte bilmeniz gereken 5 temel finansal risk türü:
1. Kredi Riski: Güvendiğiniz Dağlara Kar Yağabilir
Bir kişi, kurum ya da devlet, size olan borcunu geri ödemezse ne olur? İşte bu durum kredi riskidir. Bankaların kredi verirken uyguladığı uzun analizler, tahvil alan yatırımcıların yaptığı araştırmalar hep bu riski azaltmak içindir.
📌 Örnek: Bir şirketin vadeli satış yaptığı müşteri iflas ederse, o satış doğrudan zarara dönüşür.
2. Piyasa Riski: Dalgalı Denizde Sabit Duramazsınız
Döviz kurları, faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve emtia değerleri sürekli değişir. Bu değişimler, yatırımcılar için kazanç fırsatı olduğu kadar büyük kayıplar da yaratabilir. İşte bu dalgalanmalardan kaynaklanan zarar riski, piyasa riski olarak adlandırılır.
📌 Örnek: Dolar borcu olan bir şirket, kurun hızla artmasıyla maliyetlerini karşılayamaz hale gelir.
3. Likidite Riski: Elinizde Varlık Var Ama Nakit Yok
Bazı varlıklar vardır ki elinizde olsa bile, anında satılamaz. Satılsa da ciddi değer kaybı yaşanabilir. Bu durumda karşımıza çıkan risk “likidite riski”dir. Likidite, bir varlığın ya da şirketin nakde kolay çevrilebilmesiyle ilgilidir.
📌 Örnek: Elinizde milyonluk bir gayrimenkul vardır ama kısa vadede borç ödemeniz gerekiyordur. Satmaya kalktığınızda alıcı bulamazsanız, likidite sorunu yaşarsınız.
4. Sistemik Risk: Zincirleme Çöküş Riski
Finansal sistem iç içe geçmiş bir yapıya sahiptir. Bir kurumun batması, diğerlerini de sürükleyebilir. Bu yayılma etkisi sistemik risk olarak adlandırılır.
📌 Örnek: 2008’de ABD’deki Lehman Brothers’ın iflası, tüm dünyadaki bankacılık sistemini etkiledi ve küresel krizi tetikledi.
5. Temerrüt Riski: Gecikme, Belki de Hiç Ödeme Yok
Kredi riskiyle yakın olan bu kavram, özellikle sabit vadeli ödemelerde ortaya çıkar. Bir borcun vadesinde ödenmemesi ya da hiç ödenmeyeceği endişesi temerrüt riskidir.
📌 Örnek: Bir devlet, ekonomik kriz nedeniyle dış borç faizini ödeyemeyeceğini ilan ederse, yatırımcılar için bu ciddi bir temerrüt riskidir.
Risk Kaçınılmaz Ama Yönetilebilir
Risk olmadan kazanç olmaz. Ancak riskleri tanımadan yapılan her yatırım bir kumardır. Kurumsal finans, bireysel yatırım ve şirket yönetimi gibi tüm alanlarda, bu 5 riski yönetebilmek hayati önem taşır.
Unutmayın: 🔹 Her risk ölçülebilir. 🔹 Her risk kontrol altına alınabilir. 🔹 Riskin farkında olan, kayıplarını azaltır.