Connect with us

BANKA HABERLERİ

AKTİF RASYOSU Formülü nasıl geldi niçin gitti

AKTİF RASYOSU ( AR ) formülünün iki temel amacı vardı. Birincisi, Dolarizasyonu önlemek. İkincisi, TL Kredileri artırarak, Bankaları Piyasaya çekmek. Başarılı olup olmadığını Deneyimli Bankacı Erol TAŞDELEN yazdı

Yayınlanma:

|

Kamu adına Bankacılık işlemlerini Denetleyen ve Düzenleyen Kurum olan BDDK, günlük, haftalık, aylık ve yıllık olarak banka verilerini topluyor, yayınlıyor ve değerlendiriyor.

Kredilerde durum

Aslında 2020 Ocak – Şubat ayı çok iyi başlamıştır. 2018 Kriz koşullarına göre olumlu bir hava oluşmuştu. 2020 Mart ayında “Covid-19 ve sürecin Pandemiye dönüşmesi” dillendirilmeye başlayınca Nisan 2020’den itibaren Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar 2018 / 2. çeyreğinde başlayan sert fren sistemine tekrar bastı. 2019 yıl sonu verileri kesinleştiğinde 2020 Nisan ayı gelmişti. 2019 yıllık bazda sektör Kredilerde 6,6 milyar USD küçülmüştü. Aslında sektörü Kamu Bankaları kurtarmıştı.  Kamu Bankaları 9,5 milyar USD Kredilerde büyürken; Yabancı bankalardaki küçülme 6,1 milyar USD; Yerli Özellerdeki küçülme ise 10 milyar USD’yi bulmuştur. Aktif Rasyo da nereden çıktı diyenler bu tablonun farkında olmayanlardı.  

2019’da Mevduat da mı küçüldü

“Bankalar kredi vermediler ise para toplamamışlardır” diyenler için Mevduat gelişimine de bakalım. Sonuçlar, 2019 için ilginçti. Kredilerde 6,6 milyar USD küçülen bankalar mevduatı 46,6 milyar USD büyütmüşlerdi.  Bu noktada ortada cevaplanması gereken sorular kendiliğinden çıkıyor ortaya. 46,6 milyar USD Mevduat topluyorsun, üzerine 6,6 milyar USD Kredi kapatıyorsun yani ortada 53,2 milyar USD’lik bir fazlalık oluşuyor.  Nisan ayında “Bankalar 50 milyar USD’yi ne yaptı” diye yazmış, BDDK’nın bunu üzerine gitmesi gerektiğini savunanlardan olmuştum.  O dönemde bizden başka yazan da olmadı zaten. Yerli yabancı raporları hem 25 yıllık Bankacılık deneyimi hem de 4 yıllık Özel Sektör deneyimi ile işim gereği takip ederim bu tablo hiçbir raporda yer almadı ama “Bankalara AKTİF RASYO sopası” cümlelerinden bol bol yazıldı. Raportörler para ile hizmet verdikleri bankaların gözü ile olaya bakarken benim tek ölçüm içinde bulunduğum Türkiye’nin de geleceği olan “Sanayicinin durumu” idi.

AKTİF RASYO ( AR ) Formülü nasıl çıktı, amaç neydi

2020 Mart ayında Pandemi süreci ile başlayan kredilerde Bankacılık Sektörünü yakından takip eden BDDK ve TCMB, önce şikayetlerin yoğunlaştığı “Ücret ve Komisyonlarda” 10.02.2020 tarihinde 34035 sayılı Resmi Gazete yayınlanan Yönetmelik ve Tebliğ ile düzenlemeleri ve tarifeleri 1 Mart –    1 Nisan 2020’de yürürlüğe koydu. BDDK 9000 ve 90003 sayılı Kurul Kararı ile Aktif Rasyoyu ( AR ) ilan etti ve 1 Mayıs 2020 ve 1 Nisan’da uygulamaya koydu. Ücret ve Komisyonlar ile ilgili uygulamayı tahmin eden bankalar Aktif Rasyo ( AR )  uygulamasında ilk bir iki ay uyum sağlamada zorlansalar da ceza ağır olunca mecburen uymak zorunda kaldılar. AR Formül ile BDDK Bankalara “size Bankacılık Lisansını sadece para toplayın diye vermedim, kredi de verin” mesajının formüle edilmiş haliydi aslında.   AKTİF RASYO ( AR )‘nin iki amacı vardı. Birincisi, Dolarizasyonu önlemek. Zira bankalar müşterilerini döviz almaya yönlendiriyor, Gerçek Kişilerin Yabancı Para cinsinden mevduatları her geçen gün artıyordu. Formülde Yabancı Mevduatta yoğunluk yaşayan bankalar cezalandırılıyordu zira. Bu durumda karşısında; Yabancı Mevduatta yoğunluk yaşayan bankalar vadeli mevduat yapmamaya, hatta mevduat çıkışlarına izin verdi. Zira, hızlı kredi artırılamaz ama mevduat düşürülebilirdi. Özel yerli ve yabancı bankalar o dönemde Yabancı Mevduata en fazla %0,5 /ay faiz verirken, Kamu Bankaları YP Mevduata % 1,5-2 faiz verince önemli sayılabilecek bir hacim Yabancı Mevduat Kamu Bankalarına kaydı. Kamu Bankalarındaki geçmişte YP Mevduat kaybının önemli bir kısmı buradan telafi edilmiş oldu. Formülde amaçlanan ilk hedefe ulaşılmıştı. İkincisi, Kredilerin artması ama “Türk Parası” şeklinde artması idi. Bankaların ilk tepkisi “Yabancı Para kredileri TL’ye çevirmek” için müşterilerini ikna etmeye çalışılması oldu. O dönemde toplam krediler artmadı ama TP Krediler düşerken, TP Krediler arttığından anlamış olduk ve yazdık. Kredi artış amacına ulaşıldı mı 2020’ye daha yakından bakalım.      

2020 Kredilerde neler oldu

BDDK aylık bazda 2020 Eylül ayı verilerini yayınladı. 2020 ilk dokuz ayına baktığımızda krediler sektörde sadece 11,6 milyar USD % 2,6 büyümüş durumda. Ufak da olsa bu büyüme yine Kamu Bankaları sayesinde oldu. Zira Kamu Bankaları 11,6 milyar TL, % 8,8 Kredilerde büyürken; Yabancı Sermayeli Bankalar mevcudu korudular. 110 milyar USD Kredi hacimleri nerede ise sabit kaldı. Yerli Özel Bankalar ise  6,5 milyar USD % 4,7 küçüldüğü görüldü. Yerli özeller, 2019’da da 10 milyar USD küçülürken toplamda 2 yıl bitmeden 15 milyar USD küçülmüş oldu.   

2020’de Mevduat nasıl gidiyor

Bankacılık Sektörü USD bazlı Mevduatta 2020 ilk 9 ayında 12,4 milyar USD Mevduatını artırdığını görüyoruz. Artış oranının % 2,9‘da kalması sektöre beklenen yeni mevduat girmediğini gösteriyor. AKTİR RASYO ( AR ) Formülünün de etkisi ile Kamu Bankası Toplam Mevduatını 27,1 milyar USD artırırken; Yabancı Sermayeli bankalar 4,8 milyar USD; Yerli Özeller de 9,9 milyar USD Mevduat kaybı yaşadı.

AKTİF RASYOSU ( AR ) işe yaradı mı

Kapalı kapılar arkasından bankalar TBB – Türkiye Bankalar Birliği ortamında formülden rahatsızlığını BDDK’ya ulaştırmaya çalışsalar da fazla etkili olamadılar. Özellikle Yabancı Sermayeli bir bankanın eski CEO’su aracılığı ile cılız bir muhalefet ses çıksa da sektör Aktif Rasyo ( AR ) formülünü kabullenir görüldü. Ta ki 2020 Kasım ayına kadar. 2020 Kasım  ayında Hazine ve Maliye  Bakanının ve TCMB Başkanının değişmesi ile  Bankalar TCMB yeni Başkanı ile yaptıkları toplantıda ve Yabancı Rapor hazırlayan Rating kurumları  hızlıca Aktif Rasyosu’nun bankalar önünde engel olduğunu yüksek ses ile dillendirir oldular. TCMB yeni yönetimin de bunu desteklemesi ile BDDK gelen baskılara dayanamayarak sanki Pandemi bitmiş gibi Covid-19 Sürecinde yapılan formülün 31.12.2020 tarihinde yürürlükten kaldırılacağını 24.11.2020’de açıkladı. Yapılan açıklamada; “COVID-19 salgını nedeniyle küresel piyasalardaki belirsizliklerin ve risklerin yüksek olduğu bir dönemde, pandemi sürecinin ekonomimize, piyasaya, üretime ve istihdama olumsuz etkisini mümkün olan en az seviyeye indirmek ve bankaların ellerinde bulundurduğu kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla”   konan uygulamanın kaldırılacağını duyurdu. Demek ki BDDK önümüzdeki dönemde Pandemi sürecini aşılacağını öngörüyor.

Neyse! Sonuca bakalım AKTİF RASYO ( AR ) formülü işe yaradı mı?

Yukarıda ikinci amacın yani “kredilerde artışın” amacına ulaşmadığını rakamlar ile ortaya koyduk. Örneğin, Yerli Sermayeli bankalar krediyi büyüterek değil, mevduatı küçülterek formülü tutturmuş. Kamu Bankaları Devletin imkanları ile yaratılan Parayı dağıtırken altı ayda %50 Aktif büyüme sağladılar. Bir o kadar da kredileri arttı. 70-80 yılda geldikleri kredi hacminin % 50’sini altı ayda dağıttılar. Yabancılar sermayeli bankalar seyretmiş ( krediler sabit kaldı ); Yerli özeller de kredi vermekten kaçınıp mevcudu dahi koruyamamışlar.

Peki Dolarizasyona bakalım işe yaramış mı?

Gerçek Kişilerde Dolarizasyon 2020 Kasım ayına %60‘i geçerek girdi. Görüldüğü gibi Aktif Rasyo ( AR ) formülü bunda da işe yaramamış. Bu güne kadar AKTİF RASYO’ya uyma şartlarını yerine getiremediği için kaç banka ne kadar ceza yedi BDDK açıklar ise iyi olur. Tabi bu süreçte uygulamadan korkup kaçan mevduatlar ne kadar çıktı hesaplamak çok zor.

Kısaca, bizden ana tablo bu kadar, “Atılan taş ürkütülen kurbağaya değdi mi” onu da Formülü bulup ortaya atanlar hesaplayıp açıklasın.  

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Siyaset Bilimci, www.bankavitrini.com yazarı    

BANKA HABERLERİ

JCR Kredi Derecelendirme Rapor Zorunluluğunda yeni düzenleme

Yayınlanma:

|

Yazan:

JCR-ER kredi derecelendirme notu raporu alma zorunluluğu 17.04.2025 tarihli BDDK kararına göre 500 Milyon TL den 750 Milyon TL ye yükseltildi…

 

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Finansman Giderlerinin Muhasebeleştirilmesi

Finansman Giderlerinin Muhasebeleştirilmesi, bir işletmenin borçlanma yoluyla sağladığı kaynaklar (kredi, tahvil, leasing vb.) karşılığında katlandığı faiz, kur farkı, kredi komisyonu gibi giderlerin muhasebe kayıtlarına alınması sürecidir.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Firmalar, faaliyetlerini finanse etmek, yatırım yapmak, işletme sermayesi ihtiyacını karşılamak amacıyla sıklıkla bankalardan kredi kullanmaktadır. Kredileri, gerek kısa vadeli işletme kredileri gerekse uzun vadeli yatırım kredileri şeklinde olabilir. Ancak kredi kullanımı beraberinde önemli bir maliyet unsuru olan finansman giderlerini de getirmektedir.

Bu giderlerin muhasebeleştirilmesi, firmanın faaliyet yapısına, kredinin kullanım amacına ve muhasebe politikasına göre farklılık gösterebilir.

Finansman gideri; kullanılan krediye ilişkin faiz, komisyon, kur farkı ve benzeri maliyetleri kapsar.

Bu tür giderlerin sınıflandırılması ve doğru şekilde kaydedilmesi, hem vergi açısından hem de mali analizler açısından büyük önem taşır.

1. Finansman Giderinin Direkt Gider Yazılması (780/300-381)

Eğer kullanılan kredi işletmenin genel finansman ihtiyacını karşılamaya yönelikse faaliyet giderlerini finanse ediyorsa, finansman gideri oluştuğu dönemde doğrudan giderleştirilir.

Burada önemli olan giderin dönemsellik ilkesine göre doğru döneme kaydedilmesidir. Örneğin faiz tahakkuku yıl sonunda yapılmışsa bu gider ilgili yılın gelir tablosunda yer almalıdır.

2. Finansman Giderinin Stoklarda Aktifleştirilmesi (150-151-152/300 veya 381)

Üretim yapan firmalarda kredi genellikle hammadde alımı ya da stok finansmanı için kullanılır. Bu gibi durumlarda finansman gideri doğrudan satılacak malın maliyetiyle ilişkilendirilebilir. Bu yönteme maliyetleştirme denir.

Bu durumda finansman gideri, İlk Madde ve Malzeme, Yarı Mamuller ya da Mamuller hesaplarına dağıtılır.

Bu yöntem, özellikle stokların maliyetinin doğru hesaplanması gereken sektörlerde (inşaat, üretim) tercih edilir. Aynı zamanda stoklar satıldığında bu maliyetler SMM’i olarak gelir tablosuna yansır.

3. Gelecek Aylara Ait Giderler Hesabına Atılması
(180-102, 780-180)

Bazen krediye ilişkin faiz gideri peşin olarak ödenebilir. Peşin ödemeler, muhasebenin dönemsellik ilkesi gereğince ödendiği dönemde değil ilgili oldukları dönemlerde giderleştirilmelidir.

Bu kayıt, her ay ilgili tutarın 780 no’lu hesaba aktarılması şeklinde düzenli olarak yapılır. Bu sayede giderler dönemine uygun olarak gelir tablosuna yansır.

4. Alternatif Uygulamalar

Bir fabrika binası yapımı için kredi kullanılmışsa ve faizler bina tamamlanıncaya kadar ödenmişse bu faizler bina maliyetine dahil edilebilir.

📌Kredinin kullanım amacı belli olmalı.
📌Faiz ve kur farkları gibi giderlerin dönemsel ayrımı dikkatle yapılmalı.
📌Maliyetleştirme yapılacaksa, giderlerin gerçekten stok ya da yatırım süreciyle ilişkili olduğu kanıtlanmalı.

Bankalar mali analizde finansman giderine büyük önem verirler. Toplam finansman giderini bilmek isterler.

🔥Tamamı direkt gider yazılan finansman gideri, gelir tablosunda bellidir.

🔥Makyajlama kapsamında 180-280’de yer alan kredi faizleri, özkaynaklardan karşılıklı düşülür.

Bankalar stoklara atılan finansman giderlerini nasıl görebilir?

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Merkez Bankaları Neden Altına Yöneldi?

Yayınlanma:

|

Bir zamanlar pek çok kişi tarafından karşıt yorum olarak reddedilen şey, şimdi dünya çapında ana akım medya tarafından yankılanıyor: doların küresel rezerv para birimi olarak rolü artık sorgulanmıyor.

Yıllarca, Batı’nın finansal savaşa aşırı bağımlılığının artan tehlikelerini belgeledim:

  • Yaptırım
  • Rezerv dondurmaları
  • SWIFT’in silahlandırılması

Bunlar diplomasinin stratejik araçları değildi. Bunlar daha derin bir şeyin ilk işaretleriydi: çaresizlik, kırılganlık ve çökmekte olan bir dünya düzeni.

Sadece geçen yıl, ABD doları, rekor merkez bankası altın alımının etkisiyle altın karşısında satın alma gücünün %35’inden fazlasını kaybetti. Bu bir trend değil, bir sinyal.

Bu arada, BRICS ülkeleri, geleneksel Batılı müttefikler arasındaki çatlaklar genişlese bile, daha koordineli hale geliyor.

Avrupa ve Asya’da liderler, artık istikrarlı hissetmeyen bir sisteme maruz kalmalarını yeniden değerlendiriyorlar.

Giderek artan bir şekilde, uluslar gerçek egemenliğin tek bir ilkeyle başladığını kabul ediyorlar: sıfır karşı taraf riski. Bu yol doğrudan altına çıkar.

Bu gelişmeler münferit değil, daha derin bir parasal kırılmanın belirtileri.

Güvenin buharlaşmasıyla, altın artık sadece bir riskten korunma değil. Yeni bir sistemin temeli haline geliyor.

Bu nedenle VON GREYERZ’in Ortağı Matthew Piepenburg ile yaptığım son görüşme daha önemli bir zamanda gerçekleşemezdi.

Altın, borç, BRICS’in yeniden düzenlenmesi ve ABD Hazine tahvillerine olan güvenin çözülmesi konusundaki bakış açısı, kafa karışıklığıyla gölgelenmiş bir dünyada nadir görülen bir netlik sundu ve birçok kişinin daha yeni anlamaya başladığı şeyi ortaya çıkardı.

Hadi onu parçalayalım.

Hazine Piyasasının Güvenli Liman Statüsü Aşınıyor ve Altın Sığınak Oluyor

Onlarca yıldır ABD Hazine tahvilleri, yatırımcılar ve kurumlar tarafından nihai güvenli liman olarak görülen küresel finansın temel taşı olarak işlev gördü. Bu anlatı şimdi yıpranıyor.

“Bir likidite krizi var,” dedi Piepenburg bana. “Bu sistemi devam ettirmek için yeterli gres yok.”

ABD devlet tahvilleri, oynaklık dönemlerinde istikrar sağlamak yerine, daha çok riskli varlıklar gibi davranmaya başladı. Son piyasa kargaşasında, getiriler tipik olarak düşecekleri zaman yükseldi ve sistemin artan kırılganlığını vurguladı.

“Stres zamanlarında getiriler aslında düşmüyor, yükseliyor “dedi. ” “ABD Hazinesi neden artık güvenli bir liman gibi davranmıyor?”

Cevabın, Amerikan ekonomisini gömen borçta yattığını söylüyor.

37 trilyon doların üzerinde federal borç ve hanehalkı, kurumsal ve uzun vadeli hak yükümlülükleri dahil edildiğinde 100 trilyon dolardan fazla olan sistem, kendi vaatlerinin ağırlığı altında eziliyor.

Piepenburg, “Noel Baba, bu kadar borcun altına gömüldüğünüzde bir likidite krizini çözemez” diye uyardı. “Bazuka parası olmadan, para biriminin değerini düşürmeden bu borç çarklarını döndürmeye yetecek kadar gres yok.”

Bu nedenle, altının dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları tarafından bir riskten korunma olarak değil, temel bir rezerv varlığı olarak sessizce yeniden paraya çevrildiğini de sözlerine ekledi.

“Altın artık Tier 1 bir varlık. Merkez bankaları net bir şekilde yerleşiyor. Hazine tahvillerinden uzaklaşıyorlar” dedi. “Bu zengin olmakla ilgili değil. Mesele fakirleşmemek.”

BRICS’in Yükselişi ve Globalde Dolardan Uzaklaşma

Politika çevrelerinde uzun süredir tartışılan dolarsızlaşma eğilimi, ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarının ardından gözlemlenebilir bir gerçeklik haline geldi. Jeopolitik güç iddiası olarak başlayan şey, çok kutuplu bir finansal yeniden düzenlemeyi hızlandırdı.

Piepenburg, “2022’de ABD dolarının silahlandırılmasından bu yana, 45 ülke artık bunun dışında ticaret yapıyor” dedi. “Otuz ülke fiziki altınlarını ülkelerine geri gönderdi. Bu bir tesadüf değil, bir tepki.”

ABD’nin Rus merkez bankası varlıklarını dondurmasıyla meydana gelen kritik değişime işaret etti. Birçok hükümet için bu eylem, doların tarafsız bir küresel rezerv olduğu yanılsamasını paramparça etti. “Dünya rezerv para birimini silahlandırdığınızda,” dedi, “bağlı olduğu güveni baltalıyorsunuz.”

Bu değişim hiçbir yerde BRICS ülkeleri, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan daha belirgin değildir.

BRICS para birimi söylentileri dünya çapında dolaşırken, Piepenburg grubun gerçek niyetini açıkladı: “Birbirlerinin fiat para birimlerine de güvenmiyorlar ama altına güveniyorlar.”

BRICS’in planının tek bir para birimi başlatmak olmadığını, bunun yerine %40’ı altınla ve %60’ı emanette tutulan yerel para birimleriyle desteklenen bir ödeme sistemi kullanmak olduğunu belirtti.

“Bu, doları bir gecede değiştirmekle ilgili değil” dedi. “Ama bu, ondan kesin bir uzaklaşma.”

Fort Knox: Sistemi Açığa Çıkaran Tabu

Altının yeniden dirilişiyle ilgili hiçbir tartışma, Amerika’nın kendi rezervlerini ele almadan tamamlanmış sayılmaz.

Amerika Birleşik Devletleri, büyük ölçüde Fort Knox’ta depolanan 8.100 tondan fazla altın tuttuğunu iddia ediyor.

Eski Hazine Bakanı Steve Mnuchin, 2017’de Fort Knox’ta

Yine de, altmış yılı aşkın bir süredir tam ve bağımsız bir denetim yapılmamıştır. Şimdi, şeffaflık çağrıları ivme kazanıyor. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ve Elon Musk, Fort Knox’un canlı yayınlanan bir denetimi fikrini ortaya attılar.

Ancak Piepenburg’a göre şeffaflık riskler taşıyor. “Ne istediğine dikkat et,” dedi. “Kaç mermim olduğunu bilmeden savaşa girmezdim. Ve orada ne olduğunu bilmeden elimi göstermek istemezdim.”

ABD’nin altın varlıklarında iddia ettiği kadar baskın olmayabileceğine inanıyor ve Çin’in rezervlerinin çok az rapor edildiğinden şüpheleniyor.

“Çin’in Dünya Altın Konseyi’nin söylediğinden en az on kat daha fazla altına sahip olduğundan oldukça eminim” dedi. “Ve muhtemelen en iyi saklanan bir sırrı saklamadığımız sürece Amerika Birleşik Devletleri’nden daha fazla.”

Söz konusu olan optikten daha fazlasıdır. Piepenburg, “Altın nihai BS dedektörüdür” dedi. “Bu, sisteme tutulan bir ayna ve bu yüzden bunun hakkında konuşmak istemiyorlar. Çünkü her şey erirken, değerini koruyor.”

Bir Hesaplaşma Anı

ABD dolarının sonunu görmüyoruz, ancak tartışmasız üstünlüğünün sona ermesini tanık oluyoruz.

Petro-dolar çerçevesi çatırdıyor. Altın, stratejik bir rezerv varlık olarak sessizce yeniden kullanılıyor. Ve bir zamanlar küresel piyasaların dokunulmaz köşe taşı olan ABD Hazineleri, bir zamanlar onlara bağımlı olan kurumlar tarafından yeniden değerlendiriliyor.

Çıkarımlar derindir. Merkez bankaları artık ne yaptıkları konusunda sessiz kalmıyorlar… Hızla ve kasıtlı olarak altına doğru ilerliyorlar.

Asıl soru, altının yükselip yükselmeyeceği değil, halkın hareketi neyin yönlendirdiğini kavrayıp anlamayacağıdır.

Tyler Durden 

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.