Connect with us

Erol Taşdelen

KEŞKE YANILSAYDIK: KREDİLER DURDU, ÇEKLER ÖDENMİYOR, REEL PİYASA ŞAŞKIN

Erol TAŞDELEN, Reel Piyasadaki fırtına öncesiz sessizliği ele aldı. Ödenen Çek hacmindeki sert düşüş, durma noktasıan gelen banak kredileri, piyasadaki vadeli satışların sonlanması, dövizdeki belirsizlik, sanayicinin maliyet hesabındaki zorluklar, dövize ulaşımın zorlaşması, mevcut kur politikasından ihracatçının rahatsızlığı, TCMB’nin bankalar üzerinden reel piyasayı kitlemesi… seçim sonu ekonomik kurmayların çözmesi gereken sorunlar olarak ortada duruyor.

Yayınlanma:

|

Çekler ödenmiyor

Daha önce de defalarca yazdık. Reel Piyasalarda adı konmamış yangın var! Ekonomi kurmaylar da başarısızlıklarını kabul etmiş olacaklar ki Mehmet Şimşek üzerinden seçimden sonra değişim sinyalleri vermeye başladı. Türkiye Bankalar Birliği-TBB verilerine göre; 2023 Ocak ayında 1 milyon 994 bin adet  çek ile 468 milyar TL ödeme yapıldı. Nisan ayında ise ödenen çek adeti %47 gerileme ile 857 bin adete düşerken; ödenen çek hacmi de %50 düşüş ile 234 milyar TL’ye geriledi. “Ticaret bu çek ödenir de ödenmez de” diye geçiştirilecek bir durum değil bu. Reel Nakit döngü sadece çek hacminde %50 düşmüş durumda. Yılın ilk dört ayında 12.200 kişi çek yasağı kapsamına alındı. İlk 4 ayda 9500 adet çekte 10,8 milyar TL karşılıksız işlemi gördü. Bu arada Deprem bölgesindeki çeklerin yazılmadığını karşılıksız işlem yapılmadığını bu verilere eklenmediğini hatırlatmak isterim. Oradaki çek enkazı bu rakamların içinde değil yani.

Deprem Bölgesinde de durum farklı değil

Deprem bölgesindeki çek sorununu sık sık yazanlardanım. 06 Şubat Kahramanmaraş merkezli üke ekonomisinin kabaca %10’luk kısmını oluşturan Deprem bölge için ekonomik olarak da tam bir yıkım oldu. 11 Şubat 2023 tarihli 120 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında Deprem Bölgesi çeklerine “karşılıksız çek işlemi” yapılamıyor, arkası yazılamıyor yani. O nedenle hukuki hak arama yolları da kapalı. Ödeme gücü olduğu halde bu kararnameyi istismar ederek, ödeme yapmayan firmaları da düşündüğümüzde bu bölge çeklerindeki ödenmeme oranı Türkiye ortalamasının çok çok üzerinde fiili olarak. Fiili olarak diyoruz; çünkü, bu bölge çekleri yazılamadığı için resmi karşılıksız çek raporlarında da yer almıyor.  2023 Ocak ayında depremden etkilenen 11 ilde 37,3 milyar TL çek ödenmişti. Nisan ayında %42 genel düşme ile 21,5 milyar TL ödeme hacmine düşmüş durumda. En fazla hacimsel düşüş %59 ile Malatya, %56 ile Kahramanmaraş, %50 ile Adıyaman illeri oldu. Mayıs verileri için de umutlu değilim.

Krediler durdu

Seçim sürecinde ilk turdan sonra TCMB Kredi Kartı Nakit avans ve kredi kart limit ve kulanım alanlarında sert frene basınca vatandaş ilk defa bankalardaki sıkıntıyı ve kendine olumsuz yansımayı ciddi şekilde hissetti ve panikledi. Gelen tepkiler üzerine seçim süreci de olması nedeni ile TCMB uygulamayı ertelese de bankalar aynı esneklikte kredi kart limitleri ve nakit avans kullanımda istekli davranmadı. Çoğu banka nakit avansları komple kapatırken, açık olan bankalar da limitleri düşürüp;  nakit avans vadeleri 3-6 ay ile kısarak kullandırım yapmaya başladı. TCMB’nin gösterge faizinin mevduat tarafta da, krediler tarafında da bir anlamı kalmadığını yazmıştık. Ticari büyüklükte firmalardaki kredi ulaşım sorunları son 3 ayda KOBİ ve Mikro seğmen firmalara da yansıdı. Çek hacimlerindeki düşüş nedenlerden biri de bu aslında. Banka kredilerine ulaşamayan firmalar ya peşin satışa döndü ya da kısa vadeli çalışmaya başladı. Bankalar yeni kredi vermedikleri gibi firmalara vadesi gelen kredileri %4,50 peşin komisyon %17-20 faiz oranı koşulu ile 1 ay uzatmayı önerenler oldu. Bunu yıllık maliyeti ise firmalara %70-75 demek ki bu katlanılabilir bir maliyet değil. “Piyasada Zombi firma yığılması oluyor” derken haklı göstergeler var biline! Firmaların yetersiz olan özkaynakları zaten mala bağlı, çoğu firmanın elindeki stok kadar cephanesi var ve stoklar da erimeye başladı, firmalar cepten yiyor aylardır! Bu işin sonunun seri iflas ve işsizlik olduğunu görecek deneyime sahibiz artık.

Kredisiz firmaların dönmesi mümkün değil

Reel Piyaslardaki sorunları sık sık dile getiren biri olarak; Firmalarımız maalesef kredisiz dönmeye uygun bir yapıda değil. Bunun Türkiye’ye özgü nedenleri tabi ki var. Bir defa firmalarımız uluslararası rekabette yerini alabilecek düzeyde yatırımlarını tamamlamış bir yapıya sahip değil, sanayi bu koşullarda bile yatırım yapmak için uğraşıyor. Diğer taraftan sanayimize gerekli olan hammaddeyi yurt içinde üretir durumda değiliz. Zira, İthalatımızın %80’ninin hala hammadde olması bunu göstergesi. Vergi, SGK, Maaş, Yemek, Servis, Elektrik, Doğalgaz, kredi-leasing taksitleri, sınırlı stok politikası, belirsizlik içideki ortam, özkaynaklar ile finans edebilecek firma sayısını düşünün. Sadece kurdaki belirsizlik bile firmaların maliyet hesabını zorlayan ana unsur haline gelmiş durumda. Patronlar işi gücü bıraktı finans ile ilgileniyor. Finans kısmını iyi yönetemezse bankaların üzerine geleceğini ve bataağını biliyor. Geçmişte firmalarımızın kötü deneyimlerimiz var! Firmalar kur makasından ciddi zarar ediyor. Ekonomi kurmaylar Rusya-Ukrayna Savaşı başladığında Avrupa’ya ihracat yapan firmaları parite oynaklığına karşı uyarmadığı ve bu firmaların çoğunda da “finans” servisi de olmadığından parite oynaklığında zamanında yeterli tedbir alıp “parite forwardı” yapamadılar ve ciddi zarar ettiler. Zira EURUSD paritesi 1,20’lerden 0,90’lara sert düşüş yaptığında ihracatçılar ciddi zarar etti. TCMB’nin döviz üzerinden aldığı kararlar da ihracatçıya sürdürülemez, ciddi zararlar ettirme noktasına gelmiştir. İthalat tarafında da aynı sorunlar devam ediyor. Firmalara döviz satışı durma noktasına gelmiş durumda. İthalat işlemleri için bile günler önce sıraya girmeniz gerekiyor. Döviz çeklerinin TL ödenemsi ayrı fiyasko. Mal alan da satan da dövize döndüğünde ciddi zarar ediyor. Muhasebe kayıtları kur farkı nedeni ile zaten tutmuyor ayrı sorun. Faturalara döviz kuru yasaklanamsı ayrı fiyasko. Reel Piyasada olumsuz etkileri düşünülmeden alınmış kararlar bunlar. Sorun çok, çözüm diye yapılan değişiklilekler yeni sorunlar yumağı yaratmış durumda, hangi sorunu yazacağımızı şaşırdık, bir de yaşayanlara sorun! kendilerine de direkt sunum yaptığım için biliyorum; TCMB bünyesinde Reel Sektörleri yakından takip eden birimler var, sorunları algılılamıyor ve raporlar yetkilelere ulaşmıyor olamaz! Belli ki etkin karar alma sürecinde reel piyasa ile bir kopukluk var. Yöneticilerde etkin, yetkin, liyakatın önemi bir kez daha kendini gösterdi, henüz hasar tespiti yapılmadı ama resl piyasada faturası ağır oldu/oluyor! Reel Piyasada NAKİT KRAL dönemi çoktan başladı! Belirsizlik ortamında olmaması da mümkün değil zaten.

Enflasyon nedeni ile erkene çekilen harcamalar sizi yanıltmasın, iç piyasada da tsunami ufukta görünür vaziyete gelmiş durumda.

Reel Piyasalar şimdilik şaşkın şaşkın ufukta görünen ŞİMŞEK’in bereket mi, fırtına mı getireceğini çaresiz şekilde beklemeye başladı.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist       www.bankavitrini.com

 

BANKA HABERLERİ

DENİZBANK DENİZ ERZAN AÇIKLAMASI ŞİFRELERİ VE GRİ ALANLAR

DENİZBANK’ın 15 sayfalık açıklaması iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım; yaşananların anlatıldığı ve bankanın süreci nasıl yönettiği ile ilgili, kendilerine göre mevzuat ve yasal düzenlemeler içinde kalınarak süreç yönetilmiş. İkinci kısım ise Medya ve kamuoyunda tartışılan her konuya cevap niteliğinde. Bu işin sonu ne olur bilemem ama şimdiden Netflix dizilerine aday. Ondan sonra da senaryo telif hakkı gelirlerini kim alacak davasını takip ederiz.

Yayınlanma:

|

Ünlü sporcuların ana merkezinde olduğu DENİZBANK Müdüresi Seçil ERZAN‘ın ikna yöntemi ile kaptırılan milyonlarca dolar hikayesini dizi izler gibi izlemeye başladık. Suçlamalar havada uçuşurken; bankacılardan çok spor spikerlerine kadar herkesin görüş bildirdiği olayda adı geçen DENİZBANK’tan mayıs ayındaki açıklamasından sonra başlayan suskunluk geç de olsa bozuldu.

AÇIKLAMADA NE VAR NE YOK?

Denizbank’ın 28.11.2023 tarihinde yaptığı medya ve kamuoyunun merakla beklediği açıklama nihayet geldi. Açıklama tamamen olayın banka dışında gerçekleştiği, banka ile ilgisi olmadığı; banka müdüresi Seçil ERZAN’ın kişisel hatalar zincirinden kaynaklanan adi bir olay gibi açıklamaları içerdiği gibi ;…bu paraların Seçil Erzan’dan tahsilini mümkün görmeyen şikayet sahipleri, Bankaya karşı haksız olarak alacaklarının tahsili maksadıyla dava açmışlardır. Bütün bu yaşananlardan anlaşıldığı üzere, banka ve yöneticileri üzerinde kamuoyu baskısı oluşturulmaya çalışılmaktadır”  ifadeleri ile de karşı tarafın tamamen bankaya haksızlık yaptığını, olayların banka ile irtibatlandırılıp tahsilatlar yapmaya çalıştığını, işin içine banka üst yönetimi de katarak bankayı bu yönde baskı altına almaya çalıştıkları suçlamaları yönünde açıklamalar içeriyor.

Diğer taraftan da açık kapı bırakarak; “olaya konu meblağlar, bir banka için ve dolayısıyla Bankamızın öz varlık büyüklüğü içerisinde anlamlı bir büyüklüğe sahip olmamakla birlikte; BDDK denetiminde bir anonim şirket olan Bankamızın, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın zimmet olmayan bir fiilden ötürü ödeme yapması halinde…”  ifadesi ile de mahkeme “zimmet” suçu yönünde karar vermesi halinde zararın banka tarafından karşılanacağı da üstü örtülü olarak kabuk edilmiş durumda. Zira açıklamada;  …Bankamızın, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın zimmet olmayan bir fiilden ötürü ödeme yapması halinde, asıl o takdirde ödeme yapan banka yöneticilerinin 5411 sayılı Kanun kapsamında zimmet suçunu işlemiş olacağını…” denmekte.

Zimmet suçu Bankalar Kanununun 160. Maddesinde tarif edilmiştir. Müşteriler paralarını bankada çalışanlara değil kurumsal yapısına emanet verdiği için hesapta bulunan paralara bankacıların dokunması halinde zararın banka tarafından karşılanması da zaten bilinen bir şey. Banka da böyle bir durum var ise zarar banka tarafından karşılanır zaten olaydaki tutarlar bilanço büyüklüğünü etkilemeyecek kadar küçük olduğunu böyle bir durum olması halinde yapılan ödemenin sigorta şirketinden alınacağı belirtilmiş. Dolayısı ile ödeme yapılsa da mevcut sigorta sistemi sayesinde bankanın fazla maddi zarar görmeyeceği bilgisi paylaşılmış. Bankalar son yıllarda artan Dijital Dolandırıcılık, personel kaynaklı operasyonel risk gibi durumlara karşılık yıllardır bu yönde yaptıkları sigortaların alanını da genişletti. O nedenle bu gibi durumlara karşılık bankalar tedbirlerini almış durumda salında.

15 sayfalık DENİZBANK açıklamasının girişinde, “15.000 çalışanı, 700’e yakın şubesiyle 14 milyon müşterisine 4 ülkedeki iştirak banka ve şubelerinin yanı sıra yurtiçi iştirakleriyle   hizmet veren DenizBank, 27 yıllık tarihinde ülkemize 10 milyar USD’nin üzerinde net sermaye girişi sağlamış Türkiye’nin 5. büyük özel bankasıdır” ifadeleri kullanılarak bankanın ne kadar büyük ve ekonomiye yaptığı katkılar özetlenmiş. Kısaca biz öyle kolay harcanacak, çamur atılacak bir banka değiliz denmekte.

Banka açıklaması tamamen günlerdir kamuoyunda tartışma yapan konulara madde madde cevap niteliğinde fakat ana tema yukarıdaki kurgu üzerine kurulu yani; olay tamamen banka dışında gerçekleşmiştir; banka içinde oluşan, sistemsel işlemlerde yer almayan işlemlerden oluşan bir durumdur; banka içinde para alışverişi olmamıştır; banka ile ilgisi olmayan mekanlarda olaylar gerçekleşmiştir; olaylardan şikayetlere kadar banka üst yönetimin haberinin olmadığı üzerine kurgulanmış. Belge diye öne sürülen imzalı belgeler de “banka sistemlerinde yer almayan evraklar” olarak nitelendirmekte ve bir geçerliliği olmadığı iddia edilmekte.

BANKA AÇIKLAMASINDA GRİ ALANLAR

Bunu dışındaki açıklamalar tamamen bankaya yapılan suçlamaya cevap niteliğinde örneğin “Seçil ERZAN’ın zorla banka binasına getirilmesi, serum verilerek sorgulanması” gibi iddialar çarpıtma olarak nitelendirilmekte; serumun sağlık nedeni ile verildiği, içinde de vitamin olduğunu; Seçil ERZAN’ın akrabaları ile banka Genel Müdürlüğüne geldiğini; Çorlu’ya kaldığı eve gönderilirken yanlarına verilen iki adet güvenlik görevlisinin de silahsız ( sık tekrarlanmış bu durum) ve tamamen Seçil ERZAN’ı korumaya yönelik olduğu şeklinde açıklama mantığını içermekte; fakat sağlığından ve tehditlere karşı endişe duyulan Seçil ERZAN için mahkemeye “yurt dışına çıkma kararı alınması” için başvuru yapılması ise özel güvenlik görevlilerin kaçmasını engellemek için mi, gerçekten güvenliğini sağlamak için mi verildiği konusunda soru işaretleri oluşturuyor ve bir çelişki yaratıyor.

Banka açıklamasında yer alan bir çelişki de; 18. soru ve cevabı;  “ İfadesinde belirtildiği şekilde 50 bin USD üzeri nakit çekim işlemleri teftişe tabi midir?”  soruya verilen cevap: “Değildir. Böyle bir teftiş uygulaması Bankamız ve sektörde bulunmamaktadır. 50 bin USD ve üzeri işlemlere ilişkin konu kamuoyuna yanlış şekilde aksettirilmektedir. Efektif yatan, nakit yatan işlemlerinde bankalar kendi iç uygulamalarına göre herhangi bir sınırlama olmaksızın hesaplara yatırılan paraların kaynağını kara paranın aklanmasının önlenmesi kuralları çerçevesinde araştırabilir. Nakit çekimlerinde, Bankanın müşterilerinin varlıklarına bu tip bir kontrol koyması hukuken mümkün değildir. Mevduat çekilmesine konulacak her kısıt Bankacılık Kanunun 61. maddesine göre mevduat sahiplerinin geri alma hakkının engellenmesi suçunu oluşturur.” Bu soru çarpıtılmış oysa bankacılar bilir ki buradaki 50 bin dolar üstü nakit hareketi teftişe tabi değil MASAK’a raporlanması şeklindedir ki faaliyetteki tüm bankalar 50 bin USD üzerindeki tüm hareketleri MASAK’a bir tablo halinde bildirir. Bu hareketin içinde şüpheli olabilecek bir hareket var ise ayrıca bu işlemle ilgili de MASAK’a şüpheyi gerektiren durumu açıklayan bir ihbar gönderilir ki yasal düzenlemeler ile her bankada bu işleri takip eden bir “MASAK Temsilcisi” olduğu gibi her şubede de şüpheli durumu banka MASAK yetkilisine bildirmesi için şube MASAK yetkilileri belirlenmiştir. DENİZBANK’ta yok ise bilemeyiz! Banka MASAK bildirimler yerine sanki Teftişe denetimine tabiymiş gibi “böyle bir durum yok” demiş, oysa banka kökenli işin içinde olanlarım merak ettiği konu bu hareketler içinde MASAK’a bildirilen/bildirilmeyen hesap hareketleri olup olmadığı!

Gelelim 11 Soru ve cevaba: Bir dokümanda tek imza veya çift imza olması ne anlam ifade eder? Bir belgede iki imza olması o belgeyi geçerli kılar mı?

Şikayetçilerin elinde olan kağıtların tamamı, üzerindeki imza sayısından bağımsız olarak gerçek bir işlemi göstermediği gibi banka tarafından üretilmiş belgeler de değildir. Söz konusu kağıtlar, saadet zincirindeki şikayetçilerin taleplerini bankaya yöneltebilmek maksadıyla Seçil Erzan tarafından sonradan üretilmiştir. Üretilmiş sahte evraklar üzerindeki imzanın tek veya çift olmasının hiçbir anlamı yoktur” denmekte.

Banka Mayıs ayında kamuoyuna yaptığı açıklamaya sadık kalmış ve çelişmemek için imzalı evrakları Seçil ERZAN tarafından üretilmiş, “sahte evraklar” tezini tekrarlamış. Kendi açısından kesinlikle haklı. Yoksa, suistilmallere açık hale gelir mahkeme kararı olmadan ödeme, ödeyemezler de zaten. Tabi burada mahkemenin bu görüşe katılıp kapılmayacağı çok önemli. Öncelikle tüm evrakları Seçil Erzan kendisi tarafından düzenlendiğini kabul etmemesi halinde yazı ve imza teyidi için mahkeme Bilirkişiye gidebilir. Erzan bu evrakları kendisi hazırladığını kabul etmesi ya da kendisinin düzenlendiğinden emin olunmasından sonra mahkeme Bankacı Bilirkişinden Rapor talep edilir. Gelen rapor, “bu evraklar bankayı bağlar ve yükümlülük altına sokar” şeklinde olur veya rapora gerek görmeden mahkeme heyeti bu yönde karar verirse, evraklardaki ödemenin banka tarafından karşılanmasını talep eder ki mağdur olduklarını süren taraflar ve vekil avukatlarının da talepleri bu yönde. Mahkeme bu evraklar Seçil ERZAN tarafından sahte olarak üretilmiş şeklinde karar verir ise işin rengi değişir tüm sorumluluk ve yükümlülük Seçil ERZAN ve birlikte hareket ettiği kişiler üzerine kalır ki bankanın baştan beri tezi ve isteği de bu yönde. Asıl soru ise evraksız alınan paralar ve paraların şuan nerede ve kimlerde olduğu. Dava sonucunun ne olacağını birlikte göreceğiz.

BANKAYA HACİZ GELMİŞ

Banka açıklamasından anlıyoruz ki, mağdur olduklarını iddia edenler bankaya alacakları için ihtiyati haciz kararı aldırıp uygulamış. Banka da bu karara itiraz ederek durdurmuş. Buradan ihtiyati hacir kararı veren mahkemenin delil yazıları ciddiye aldığı ve delil olarak kabul ettiğini bu yönde karar verdiğini anlıyoruz. Banka bu ihtimali düşünerek, “bu yönde kesinleşmiş karar çıkması halinde ödemeyi yaparız bu da bilanço büyüklüğümüzü etkileyecek tutarda değil” notunu da düşmüş zaten açıklamasında.

“ŞUBE GÖREV SÜRESİNDE 5 YIL SINIRI YOK” DENDİ

Banka verdiği 20 soru 20 cevap kısmında en çok takıldığım yerlerden biri 3 . Şube Müdürünün bir şubede görev süresiyle ilgili 5 yıl sınırı var mıdır? Sorusu ve cevabı oldu. Banka cevabında; “Bankacılık sektöründeki teamüllere bakıldığında, şube müdürleri 5 yıl veya daha fazla süreyle aynı şubede görev yapabilmektedir. Bunu engelleyen herhangi bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır…” ifadelerini kullanmış. Kısaca, “personeli istersem ilk başlattığım şubede 25 çalıştırıp emekli ederim, size ne” demek istemiş. 25 yıl bankacılık sektöründe çalışmış; bunun yarısından fazla süresini şube müdürü olarak geçirmiş biri olarak bu cümleyi hayretle okudum. Zira; çalıştığım yerli yabancı 5 ayrı bankada görev yaptığım süre içinde defalarca geçirdiğimiz olağan/olağanüstü teftiş raporlarında önemli maddelerden biri “şubede 5 yıldan uzun süre çalışan personeller ve bunun gerekçeleri” ile ilgili verdiğimiz cevaplar geldi aklıma. O zaman DENİZBANK’ta açıklamadan bunun sorgulanmadığını anladığımız bu durumu diğer bankalar yanlış uyguluyormuş demek ki. Bu durum kaygı verici aslında. BDDK’nın bir defa bu yönde bankaları uyarmadığı doğru değil. Operasyonel Riskler ile ilgili düzenlemeler var.  DENİZBANK’ı uyarmadı ise bunun gerekçelerini bilemeyiz, BDDK buna bir açıklama yapar diye düşünüyorum ama sektörde bilenen gerçek şu ki; bir personel uzun yıllar aynı şubede çalışma süresi ile o şubede personel kaynaklı “oprerasyonel risk” denilen zimmet, dolandırıcılık olayları paralel artığı gibi bir istatistik var ortada. En sık yapılan yaşlı ve gurbetçi hesaplarındaki zimmet suçları uzun yıllar aynı şubede çalışan personel tarafından yapılma olasılığının yüksek olduğunu DENİZBANK üst yönetimi bilmiyor olabilir ama sektördeki herkes bilir. Bunun için BDDK’nın uyarması da gerekmediği gibi; BDDK’nın 31 Mart 2016 tarihinde yayınladığı 6827 sayılı “OPERASYONEL RİSKİN YÖNETİMİNE İLİŞKİN REHBER” gibi tebliğ ve yönetmelikler oldukça fazla. Üst yönetim açıklamada “hiçbir şey kabul etmiyor haberimiz yoktur” diyor ama söz konusu rehberin 14. Maddesinde, “Yönetim kurulu, operasyonel riskin yönetiminden sorumlu personel ile kredi, piyasa ve diğer  risklerin (destek hizmetlerinden kaynaklanan riskler de dâhil) yönetiminden sorumludur”  yazar! Hatırlatmak isterim. Tıpkı batan kredilerde, “bu kredinin verildiğinden haberimiz yoktu” açıklaması banka üst yönetimi sorumluluktan kurtarmayacağı gibi personel kaynaklı hatalardan da haberimiz yoktu şeklinde sorumluluktan kaçınılmıyor maalesef. Sonuçta şube müdürlerindeki yetkinlik ve liyakat onayı Genel Müdür uygunluğu ile atamalar yapılır. Aslında her şube müdürü Genel Müdürün o lokasyondaki temsilcisidir aslında. Banka üst yönetimi kendilerine ve bankaya yapılan tüm suçlamaları reddetme anlayışı ile yapılmış bir açıklama olarak okuyorum bu açıklamayı. Bu arada Banka Yönetim Kurulu üyelerini ve Genel Müdürünü BDDK onayı ile atandığını hatırlatmak isterim. BDDK atadığı gibi basiretli bulmadığı yöneticileri görevden alma yetkisi de var.

Yazıyı uzatmamak adına özetle; banka 15 sayfalık açıklaması iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım; yaşananların anlatıldığı ve bankanın süreci nasıl yönettiği ile ilgili, kendilerine göre mevzuat ve yasal düzenlemeler içinde kalınarak süreç yönetilmiş. İkinci kısım ise Medya ve kamuoyunda tartışılan her konuya cevap niteliğinde. Bu işin sonu ne olur bilemem ama şimdiden Netflix dizilerine aday. Ondan sonra da senaryo telif hakkı gelirlerini kim alacak davasını takip ederiz.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Bankacılık Uzmanı       www.bankavitrini.com

***************************

DENİZBANK’TAN BEKLENEN SEÇİL ERZAN AÇIKLAMASI GELDİ

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Erol Taşdelen yazdı: BANKA DOLANDIRICI PERSONELİ GİZLEMELİ Mİ, TEŞHİR Mİ ETMELİ?

Bankaların çoğu, “personel kaynaklı dolandırıcılık” olaylarının duyulmaması ve üstünün kapatılmasını yolunu seçerken; Hukukçular ve Bankacılar da bu konuda ikiye ayrılmış durumda. Özellikle deneyimli bankacılar personel kaynaklı dolandırıcılık eylemlerinin banka içi bir durum olmadığını caydırıcı olması için bu tür eylemlerin teşhir edilerek, yargıya taşınmasını, Kamuoyuna şeffaf davranılması gerektiğini savunuyor. Kararlı ve Şeffaf davranmada Bankanın Marka değerinin ve Güven kaybının yaşamayacağını, tam tersine bankanın bu tür olaylarda kararlı durduğunun görülmesinin bankaya olan güveni artırdığını ve benzer olayların tekrarının azalacağını savunuyor. Sektörün içinden gelen Erol TAŞDELEN bu tarz olayları ele aldı… Mayıs 2023’de yazılan yazının haklılığını zaman kanıtlar gibi…

Yayınlanma:

|

Toprakbank Zeytinburnu Şubesinde çalışırken müşteriler şikayetler gelmeye başladı. Ortak noktaları, “ödeme yapmalarına rağmen elektrik ve sularının kesildiği” idi. Kısa sürede ortaya çıktı. Müşteriler sıra beklerken güvenlik görevlisi “sıra beklemeyin ben yatırır” diyerek paraları alıyor ama yatırmıyor. Tabi iş akdi fes edildi!

Şimdiki sahibi Katarlı olan bankada çalışıyordum. Ara sıra personelin kart ekstrelerini inceliyoruz. İddia, kumar vs oynuyor mu diye! Gişedeki personelin her iş günü kredi kartına ufak ufak para yatırdığını fark ettik. Konuşunca “kasada kalan fazla paraları yatırdığını” ortaya çıktı. Önemli olan meblağın ufak olması değil, niyetti yollarımızı ayırdık.

Yerli büyük bankadayım. Bir personeli kendini emniyetten aradığını söyleyen biri arayıp o zaman meşhur olan telefonuna kontör şifreleri göndertiyor. Kasasını bir sayıyoruz eksik. Kasadan aldığı para ile kontör alıp göndermiş, kasasını tutturmak için de yan bankadan tüketici kredisi için başvuru yapmış. Banka kasasına dokunmasa “ders olsun der geçerdik” belki ama kusura bakma bu meslek sana göre değil diyerek yollarımızı ayırdık. Bankanın kasasına el uzatmıştı çünkü!

Bunları niye örnekledim… Bankacılıkta temel kuraldır. Bankanın parasına, müşterinin hesabına dokunmayacaksın! Yöneticilik yaptığım dönemde de çalışma arkadaşlarıma sık sık, “parayı para olarak gördüğünüz an bu mesleği bırakın” derdim. Hala geçerli bu kural aslında!

Son günlerde kamu oyuna yansıdı. Şimdiki sahibi BAE’li olan bir bankanın Florya şubesinde başlayıp, Levent-Büyükdere şubesine kadar uzanan ünlü futbol teknik adamı F.T. gibi isimler başta olmak üzere müşterilerinden iddiaya göre özel, gizli, yüksek gelirli bankanın bir Fonu olduğunu anlatarak milyonlarca dolar toplayan müdüre S.E. çalıştığı bankanın yaptığı açıklamaya göre dolandırıcılıktan tutuklanıyor. Bankanın yaptığı açıklamada; “10 Nisan 2023 Pazartesi günü ön inceleme raporumuz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmiş ve Seçil E., nitelikli dolandırıcılık suçuyla aynı gece saat 23:30 sularında gözaltına alınmış, akabinde tutuklanmıştır”  satırları yer aldı. (Seçil E. isminin açık yazılması benim değil bankanın tercihi, bu yazı Mayıs ayında yazıldı ama bugün herkes tüm isimleri biliyor zaten.)

Banka şube müdüresinin dolandırıcılık suçlaması ile tutuklandığını açıklıyor.

Banka ilk açıklamasına devam ediyor:

  • Nakit teslimlerine ilişkin banka sistemi tarafından üretilen herhangi bir belge bugüne kadar tarafımıza sunulmamıştır. Resmi olduğu iddia edilen belgeler, bankacılık sisteminin kayıtlarına dayanarak üretilmediği gibi, Seçil E. tarafından düzenlendiği iddia edilen, mevzuatta karşılığı olmayan, afaki tutarlar içeren, ödeme taahhüdü bulunmayan, ajanda yaprağına ya da düz A4 kağıda yazılan bir kısım dokümanlardır. İddia sahiplerinin çok önemli bir bölümü ise Bankamıza hiçbir evrak sunmamıştır.
  • Bazı iddia sahipleri ise şubelerimizdeki hesaplarından çektikleri paraları, şikayetçiler arasında ismi geçen birinin adıyla anılan fona katılmak üzere, alışveriş merkezi, restoran ve kafe gibi yerlerde elden teslim etmişlerdir. Kısaca, sistem tamamen Bankamız ve şubelerimiz dışında, kişiler tarafından kurulmuş, şikayetçilerden birinin adıyla anılan farklı bir yapılanmadır.

Burada dikkat çeken konu; sunulan belgelerin banka sistemi tarafından üretilmeyen belgeler olduğu düz A4’e ( antetli olmadığını kast ediyorlar her halde) yazılı ya da ajandaya yazılı belgeler olduğu yönünde olması.

Buna itirazım var. Çünkü, bunların resmi bankaya ait belge olup olmadığına mahkeme karar verecek. Zira, “düz 4A” diye kabul etmedikleri yazıda alınan tutarlar dökümü, teslim alındığı ve altında bankayı müdür olarak temsil eden Seçil E. Kaşesi ve imzası mevcut. Bana göre bu baya baya belgedir. Üstelik banka adına alındığını kanıtlayan belgedir. Bu sonuca varmamın nedeni yaptığı bilirkişi dosyalarındaki tecrübemdir. Zira, yıllar önce imza ile kağıda yazılıp verilen borç paraları veya kağıda yazılıp verilen para ile tarla ev almış ama bunu tapuda devrini yapmadığı için imza altına alan ölse bile mahkeme mirasçılarına paranın iade edilmesi için yüzlerce dava var. Bankanın bizi bağlamaz  altı üstü “düz A4” dediği belgenin bankayı bağlayıp bağlamadığına mahkeme karar verecek.

Bu niçin önemli?

Önemli, çünkü davacı taraflar zarara uğradığını paralarının alındığını ve iade edilmesini talep ediyor. Mahkemenin kararına göre zararın kimin ödemesi gerektiğine mahkemenin bu belgeleri kimi temsil ettiğine, kim adına alındığına göre de zararın kimin karşılayacağına karar verecek. Zira, düz A4 denilen belgelerde sadece müdürü S.E.’nin ismi ve imzası olsa “bu para şahsi olarak alınmış” denir, sorun kalmazdı ki doğrusu da budur. Zira, banka personelinin şahsi evrak ile borç altına girmeden sorumlu değildir. Ama alınan paralar bankaya alınıyormuş gibi şube kaşesi ve yetkili kaşe imzası ile teslim alındığı için işin rengi değişiyor. Tabi, banka kendilerinin çift imza ile temsil edilir, tek imza bankayı temsil etmez; burada yetki aşımı vardır gibi savunma yapmasını tahmin etmek zor değil ama tabi müdürlere verilen yetki ve sorumluluklarla ilgili düzenlemelerine de bakmak gerekir. Karşı taraf sonuçta S.E. banka müdürü olmasa ve “banka adına aldığını söylemede bu paraları vermeyecekleri” şeklinde savunma yapmalarını tahmin etmek zor değil. Bankalarda her şube ayrı Tüzel kişilik ve Şube müdürü o şubeyi temsil ediyor. O nedenle attıkları her imza aynı zamanda o Tüzel Kişiliği de temsil eder. Bankalar duruma göre tutarsız davranabiliyor. Banka Şube Müdürleri mesai davaları açınca, bankalar söz birliği etmişçesine; “şube müdürü işveren konumundadır, yöneticilere mesai ödemesi olmaz” savunmasını yaparken; şube müdürü kaşe üzerine imzalar atıp piyasadan para toplayıp dolandırınca, “davranış şahsidir, bankamızı bağlamaz” savunması yapmaya kalkıyor! Utanmasalar “bu bizim personel değil” diyecekler! BDDK Bankalara sık sık personeli 5 yıldan fazla aynı şubede çalıştırmayın derken istisnalara göz yuman CEO’lar bu işin neresinde zaman gösterecek…

Tabi işin içine gönül ilişkileri, yetkisiz kişileri banka personeli gibi gösterme, GPS cihazı ile çantanın ortalıkta dolaşması, Bozcaada macerası gibi magazinsel hikayeler ile iş tam bir Netflix senaryosuna şimdiden aday!

Bankalar bu konuda karar vermeli ve bu olay tam da fırsat! Bu tarz olaylar halı altına mı süpürülmeli; şeffafca paylaşım mı yapılmalı. Aslında BDDK’nın en yumuşak düzenleme alanlarından biri de bu konular. Bu tip olayların BDDK tarafından şeffafca paylaşılması için düzenleme yapılmasının zamanı çoktan geldi! Bankanın “müşterini tanı” ilkesi var da müşterinin “bankanı tanı” ilkesi niçin yok?

Yazı başında eski nesil bankacılıkta bu tür olaylara yaklaşımın nasıl olduğunu yaşanmış örnekler ile özetlemiştim. Bankacılık sektöründe personel kaynaklı zararlara “Operasyonel Risk” deniyor ve bunun için ciddi bütçe ayıran bankalar var. Çoğunu duymuyoruz. Zira bu bir tercih meselesi. Son yıllarda bir yaklaşım gelişti. Çoğu banka bu tür olayların duyulmamasını tercih ediyor. Gerekçe olarak da bankanın Güven kaybı kaygısı ve Marka Değeri gösteriliyor. Benim gibi düşünen bankacılar ise bunun tam tersinin doğru olduğunu savunuyor. Zira, hata yapanın, kötü niyetli personelin teşhir edilmemesi, olayın kapatılması yapanı ödüllendirmek ile aynı anlama geldiğini düşünüyorum. Hatta, olayın kapatılması “nasılsa bir şey olmuyor” anlayışını da oturtarak bu tip eğilimleri olan personeller için de cesaretlendirici oluyor.

Örnekleyelim: Yerli Sermayeli büyük bankanın Uşak Şube müdür ve MİY’i başta gurbetçilerin hesapları olmak üzere baya baya bir zimmetlik iddialar var. İkisi de işten atıldı. Banka “aman duyulmasın” diye dava dahi açmadığı gibi işe iade davasına teftiş tutanaklarını dahi göndermedi üstüne bir de personele işe iade tazminatı ödedi. Şimdi iyi örnek mi oldu böyle yapınca. Gurbetçi müşterilerin açtığı zararının karşılaması için davalar devam ediyor iyi mi! Yine aynı bankanun zamanındaki Bursa Bölge müdürü iddialara göre KGF Kredilerde %10 komisyon alıyor. Olaylar patlayınca söylentiye göre direkt CEO tarafından çağrılarak iş akdi fes ediliyor. Olay mahkemeye yansıdı mı? Tabi ki hayır! Yapanın yanına kaldı bol bol yurt dışı turları yapıldı o paralar ile iyi mi! Bazı bankaların bazı şubelerinde yoğunlaşan KGF Batıklarını “KGF ödemesin” diye boşuna yazmıyorum yıllardır. Şubelere de %5-7 gibi batık kredi sınırı konsun mesela!

Kamu bankaları personel kaynaklı zararlarda daha hassas. Zimmet  suçlarında ne delil var ne yok hepsini mahkemeye sunuyorlar. Bu tarz bir çok dosyaya Bilirkişilik yaptım, kamu bankalarında hiç zorlanmadı. Özel bankalar nerede ise “olay kapansın” diye belge dahi sunmadıklarını gördüm. Dedim ya bu tercih meselesi!

Gündemde olan Bankayı tebrik etmek lazım. Baştan beri şeffaf davranmaya çalışıyor. Her ne kadar bankayı koruyucu, sorumluluk almadan bu işten nasıl sıyrılırım şeklinde açıklamalar da olsa yaptığı şimdilik iki açıklamada da olayı şeffaf şekilde paylaşıldığı görüldü. Başta, “bu tip haberleri yayınlamayın” diye arayan banka PR firmasına da aynı tavsiyede bulunmuştum. “Bu şekilde değil,  olayı resmi açıklamalar yaparak yönetin” demiştim. Bence banka sınıfı geçti ve diğer bankaların hiç yapmadığı şekilde şeffaf davranmayı tercih etti. Müşteriler özelinde de Güven kaybı olduğunu düşünmüyorum! Her şeyin başı samimiyet ve şeffaflık! Ama dava sürecinde ortaya çıkacak yeni bilgilere bakılır ise iş farklı alanlarda seyredebilir. Başta CEO olmak üzere .ok kişinin başının ağrıyacağını tahmin etmek zor değil!

Dava süresini yakından takip edeceğiz. Önümüzdeki günlerde dava ile ilgili mahkeme “yayın yasağı” kararı da verebilir. Tercihim vermesin. Meraklı olanlar haberleri şimdiden fırsat varken okusun derim.

Müdüre hanımın tutuklanmasından sonra üç kişi hakkında daha tutuklanma kararı çıktı. İddia paraların bir kısmının yurt dışına kaçırılması şeklinde. Dava tarafları ağırlıklı şimdilik futbolcular. Bu dava daha gündemi çok meşgul eder. İşin ucu Banka üst yönetimine kadar uzar mı zaman gösterecek. Zira davacı taraf yaptığı açıklamalar ile banka üst yönetimini de suçluyor.

İzleyip göreceğiz! Takipte kalın!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Bankacılık Uzmanı     www.bankavitrini.com

*************

EK OKUMA: 

Operasyonsuz bankacılık risk mi? – BankaVitrini

KARA PARA TRAFİĞİNDE BANKALAR SINIFTA KALDI – BankaVitrini

Bankacıların KARA PARA aklamada sorumluluğu yok mu? – BankaVitrini

BANKACILIKTA İÇ SAVAŞ – BankaVitrini

Performans Sisteminiz batsın! – BankaVitrini

Modern Haçlılar Soros Çocukları Out, McKinsey Çocukları In – BankaVitrini

NE İDİĞİ BELİRSİZ BÖLGE SATIŞ MÜDÜRLERİ – BankaVitrini

Bölge müdürlüklerinin çöküşü nasıl oldu? – BankaVitrini

Bölge Müdürlüklerinin fişini kim çekecek? – BankaVitrini

 

 

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

Erol TAŞDELEN yazdı: YILIN SON ÇEREĞİNE BANKACILIK SEKTÖRÜ VE 4 BÜYÜKLER NASIL GİRDİ?

Erol TAŞDELEN 2023/3ç Mali verilerini ele alarak Türkiye’nin en büyük dört özel bankasını değerlendirdi. Yazı Bankacılık sektörünün Kamu bankaları dışında Amiral Gemilerinin 2023 son çeyreğine nasıl girdiklerini göstermesi açısından ip uçlarını da içeriyor…

Yayınlanma:

|

2022 yılı bankacılık sektörü açısında çok sıkıntılı başlamıştı. 2023 yılını ise “seçimden önce, seçimden sonra” diye iki devreye ayırmak gerekir… Seçimden önce ekonomi kurmayları Kur Korumalı Mevduatı merkeze koyarak mevduatta “Liralaştırma Stratejisi” uygularken;  Reel Piyasada da TCMB düzenlemeleri ve Bankalar aracılığı ile kendi deyimleri ile “Liralaşma stratejisi” uyguladıklarını iddia etseler de sonuçlar istendiği gibi olmayıp, sürdürülemez aşamaya geldiğinde seçim sonrası  sert bir  “U dönüşü” yaşandı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve TCMB yeni Başkanı Hafize Gaye Erkan ismi ile özdeşleşen “rasyoneleşme” dönemi için kısa vadede sonuç beklenmemesi gerektiği 2024’ün ikinci yarısında iyileşme süreci sinyalleri alınacağı ve 2026 yılında hedefe ulaşılacağı direkt yeni ekonomi kurmaylar tarafından dillendirildi. Bu süreçte Bankacılık sektörünün üçte birini oluşturan dört özel bankayı değerlendirmek sektörü de yakından ilgilendirdiği gibi ileriye yönelik stratejiler için de ip ucu veriyor. Zira doğru strateji uygulayan bankaların nasıl fark yaratarak öne geçtiğini de gösteriyor veriler.

2023 ÜÇ ÇEYREKTE BANKACILIK SEKTÖRÜ NE YAPTI?

Bankacılık sektörü 2023 üçüncü çeyreğinde (3Ç) büyümeye devam etti. 2022 sonundaki 14,3 trilyon TL’lik Aktiflerini 2023/3Ç’de  %47 büyüterek 21 trilyon TL üzerine çıkarmayı başardı. Sektör 7,6 trilyon TL olan brüt Nakdi Kredilerini %41 büyüterek 10,7 trilyona taşırken; 163 milyar TL’lik Kredi Takip hacmini ise 168 milyar TL seviyesine yükseldi. Yapılandırılan Zombi firma kredileri ile birlikte Sorunlu Kredi hacmi 700 milyar TL seviyesini aşması ise sektör açısından ciddi tehdit olarak ortada duruyor. Sektörün Özkaynaklarının 2023 Eylül itibarıyla 1,9 milyar TL düzeyinde olduğu dikkate alındığında Sorunlu Kredileri özkaynakların %40’lara ulaştığı görülüyor. 2021 sonunda 258 milyar TL olan Beklenen Zarar Karşılıkları; 2022 sonunda 370 milyar TL yükselirken; 2023  yılın 3. çeyreğinde, 435 milyar TL seviyesine çıktı.

Sektör 2022 sonunda 8,8 trilyon TL olan Mevduatını 13,3 trilyon TL seviyesine çıkarırken; Vadesiz Mevduat ortalamasını da %35 seviyesinde bulunuyor. Faizlerin yükseldiği dönemde vadesiz mevduat bankalar için bulunmaz nimet konumunda. 2022/3Ç’de 286,3 milyar TL Net Karlılık yakalayan sektör 2023 aynı dönemde %53 artış ile 4392 milyar TL Net Karlılığı yakaladı. Net Faiz gelirinin düştüğü görülen bankacılık sektörü çareyi faiz dışı ücret ve komisyonları artırarak buldu. Faiz Dışı Gelir Net Faiz gelirleri aşarken artış oranını  da %125 olarak 491 milyar TL düzeye ulaştı.  2022 aynı dönemde 44 milyar TL olan Net Kambiyo karlılığı 2023 3Ç’de 126  milyar TL’ye ulaştığı görülüyor. 2023’de banka Hazineleri kendilerine göre iyi iş çıkardı.

DÖRT BÜYÜKLER NE YAPTI?

Kısa sektörel özetten sonra, değerlendirdiğimiz sektörün kamu bankaları dışında amiral gemileri konumdaki dört bankanın ( AKBANK, GARANTİ BBVA, İŞBANK, YAPI KREDİ )  2023 üçüncü çeyrekte açıkladıkları ve KAP’a bildikleri faaliyet raporları; mali veriler ve bilanço dipnotlarına göre karşılaştırmalı verilerine yakından bakalım.

Değerlendirmeye alınan dört büyük banka 7 trilyon TL Aktif Büyüklüğü ile sektörün %34’ünü; 3,6 trilyon TL kredi hacmi ile sektörün %33’lik kısmını; 4,7 trilyon TL’lik mevduat hacmi ile sektörün %36’lık kısmını oluştururken 210 milyar TL’lik Net Kar ile sektör Net Karlılığının yarısını oluşturuyor. Önemleri de buradan geliyor. Hadi ana kalemlerden yola çıkarak dört büyüklerin fotoğrafını çekelim:

AKTİF BÜYÜKLÜKTE İŞBANK açık ara lider

Dört büyükler arasında geçmiş yıllarda olduğu gibi İŞBANK Aktif Büyüklükte açık ara liderliği devam ediyor ve 2 trilyon TL büyüklüğü aşmış durumda. Dört büyüklerden 2 trilyon TL Aktif büyüklüğünü aşan ilk banka oldu. İŞBANK Aktif büyüklüğünü 670 milyar TL büyütürken en yakın rakibi olan Garanti BBBVA 1,7 trilyon TL Aktif Büyüklüğe sahip. YAPI KREDİ BANKASI 1,6 trilyon TL Aktif büyüklüğe ulaşırken; dört büyükler arasında 1,5 milyar TL büyüklük ile AKBANK son yıllarda yerleştiği dördüncü sıradaki yerinden kurtulamadı. AKBANK’ta 13 yıldır Genel Müdürlük yalan Hakan BİNBAŞGİL’in 1.lik hayali dört büyükler içinde dramatik şekilde sondan 1.liğe yerleşmesi ile sonuçlandı ve koltuğunu üçüncü çeyrek sonunda Kaan GÜR’e bırakması ile sonuçlandı. Hakan BİLBAŞGİL’in son yıllarda rekabetin gerisinde kalması banka hissedarlarında huzursuzluk yaratmıştı.

Toplam NAKDİ NAKDİ Kredilerde İŞBANK liderliğe devam etti

İŞBANK 1 trilyon TL’yi aşan nakdi kredi hacmi ile ilk sıradaki yerini korurken, aynı zamanda dört büyükler arasında 1 trilyonu aşan ilk banka oldu. 2023/3ç’de GARANTİ BBVA 966 milyar TL; YAPI KREDİ 787 milyar TL Kredi hacmine ulaşmış durumda. Dört büyükler arasında en az nakdi kredi hacmine sahip banka ise 785 milyar TL ile AKBANK oldu.

GAYRİ NAKDİ Kredilerde İŞBANK liderliğini korudu

GAYRİ NAKDİ Kredilerde bankalar arasında fark hızla kapanırken AKBANK Rekabetin oldukça gerisinde kamış durumda. Son yıllarda olduğu gibi İŞBANK ulaştığı 370 milyar TL hacim ile liderliğini korurken; YAPI KREDİ 360 milyar TL hacim ile GARANTİ BBVA 348 milyar TL kredi hacmine ulaşmış durumda. AKBANK 221 milyar TL’lik hacmi ile dört büyükler arasında rekabetin oldukça gerisinde kalmış durumda. Gayri Nakdi kredileri içinde yer alan ve Bankaların Dış Ticaretteki hacimleri için de ciddi gösterge olan AKREDİTİF Kredilerde İŞBANK 75 milyar TL ile açık ara öndeyken; YAPI ve KREDİ 45 milyar TL; GARANTİ BBVA 39 milyar TL hacme sahipken AKBANK’ta AKREDİTİF Kredi hacmi sadece 26 milyar TL düzeyinde kaldığı görüldü.

MEVDUAT sıralamada İŞBANK arayı açmaya devam etti

Dört büyüklerin Mevduat hacim sıralamasında 1 trilyon 459 milyar TL hacmi geçen İŞBANK ilk sıradaki yerini korurken; GARANTİ BBVA 1 trilyon 251 milyar TL Mevduat hacme ulaştı. AKBANK 1 trilyon 70 milyar TL ile üçüncü sırada yer aldı. YAPI KREDİ mevduat hacmi ise 946 milyar TL seviyede kaldı.

Net Karlılıkta da GARANTİ BBA tekrar lider

Net Karlılıkta 57,5 milyar TL ile en fazla karlılık açıklayan banka GARANTİ BBVA  olurken karlılıkta son yıllarda liderliği kaptırdığı İŞBANK’tan da tekrar yerini aldı. GARANTİ BVBA %49 artış oranı ile aynı zamanda bir yıl önceki aynı döneme göre en fazla karlılığını artıran banka oldu.  İŞBANK 52 milyar TL Net Karlılık ile ikinci sırada yer aldı. AKBANK 51 milyar TL kar ederken; YAPI KREDİ 48,7 milyar TL karlılık açıkladı.

 AKBANK Üst Yönetim Giderlerinde lider

Dört banka içinde Üst Yönetime 268,9 milyon TL ödeme yaparak AKBANK en fazla ödeme yapan banka olurken son yıllardaki üst yönetim ödeme liderliğini de korudu. GARANTİ BBVA 186,4 milyon TL ödeme yaptı. İŞBANK 143 milyon TL ödeme yaparken; YAPI KREDİ rekabete göre düşük kalarak 104 milyon TL ödeme yaptı. Banka üst yönetim ödemeleri son yıllarda özellikle BDDK’nın da yakından takip ettiği giderler içinde yer aldığı biliniyor.

Banka genel performansları

Dört büyük bankanın yıl içindeki hacimsel büyüklükleri, hacimsel gelişme performansları, piyasaya verdikleri destek, profesyonel yönetim yapısı, personel memnuniyeti, müşteri hizmet kalitesi, Dijitalleşme, gelen şikayetlere çözüm odaklı hızlı geri dönüşleri dikkate alındığında dört banka arasında bir sıralama yapılır ise en başarılı Banka İŞBANK, sonra sırası ile GARANTİ BBVA, YAPI KREDİ ve AKBANK olarak kendini göstermekte.

GARANTİ BBVA ve YAPI KREDİ son yıllardaki Genel Müdür değişikliği olumlu etkisini gösterirken 2023 son çeyreğine girerken AKBANK’taki çok geciken CEO değişikliğinin etkilerini ise önümüzdeki dönemlerde görmüş olacağız. AKBANK aynı zamanda üst yönetimdeki uyumsuzluğunu personele ve piyasaya yansıtan banka konumunda olurken banka yönetimindeki değişikliğin devam etmesi sürpriz olmayacak. AKBANK yeni Genel Müdürü Kaan GÜR‘ün işi hem kolay hem de zor. Kolay; bankaya yabancı biri değil, yıllardır Ticari Segment’ten sorumlu GMY olarak AKBANK’ta çalıştı ve sahada personel tarafından da kabul gören biri. Zor, zira kendi ekibini oluşturmaya izin verilip verilmeyeceği hala netlik kazanmış değil; banka üst yönetimde son yıllarda, bölge müdürlüklerine varana kadar liyakattan uzaklaşma, adam kayırmacılık ve kendi ekibini yaratma anlayışı kendini net gösterir hale gelmişti.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist    www.bankavitrini.com

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.